Bundan dolayı, doğadan aslında algoritmalarımızı geliştirmemizi sağlayacak üç düzenleyici prensip alıyoruz. | TED | لقد إخذنا من الطبيعة 3 مباديء تنظيمية حيث سمحت لنا بتطوير خوارزمياتنا. |
Gezginlerin sihrini doğadan alan herkese karşı bir garezi vardır. | Open Subtitles | الرحّالة يحقدون على أيّ أحدٍ يستمدّ قوى السّحر من الطبيعة. |
Sadece maddenin 12 taneciği, doğanın dört kuvvetiyle birlikte yapışık duruyor. | TED | فقط 12 جزيئ من المادة. ملتصقة معاً بأربع قوى من الطبيعة. |
- Elena yardım elinden çok doğanın bir gücüne benziyordu. | Open Subtitles | ايلينا تبدو كقوة من الطبيعة أكثر من كونها شخص مساعد |
doğa, kalplerimizi açar ve farkına varmamızı sağlar biz doğanın bir parçasıyız ve biz ondan ayrı değiliz. | TED | إنها تفتح قلبنا , و تجعلنا نستوعب أننا جزء من الطبيعة و أننا لسنا منفصلين عنها. |
Giderdim nereye olursa olsun doğaya yakın bir yerlere, iki saatte bir bebeğimi emzirirdim. | Open Subtitles | سأذهب إلى ـ ـ ـ ـ ـ ـ لا أدري، إلى مكان آخر لأعيش بالقرب من الطبيعة وأُرضع أطفال كل ساعتين |
O, aslında tırmanabilen ayağı doğadan ilham alarak yaptı. | TED | في الواقع، هو بنى قدماً متسلقة مستلهمة فكرتها من الطبيعة. |
Elementleri doğadan ayırıyor ve onları geri dönülemez bir vaziyete sokuyoruz. | TED | فنحن نفصل العناصر من الطبيعة ثم نحولها إلى حالة لا رجعة فيها. |
Gerçekten doğadan öğrendiğimiz bu kuralları alabiliriz ve bunları birleştiririz ve tamamen kendimize ait yeni kolektif davranışlar yaratabiliriz. | TED | يمكننا أن نأخذ تلك القوانين؛ التي تعلمناها من الطبيعة ونمزجهم لابتكار سلوكيات مجمعة جديدة تماماً من صنعنا نحن |
Umarım farklı altyapıya sahip birçok genç bu heyecan verici yolculukta bize katılır ve doğadan ilham alan yeni tasarımlar sunarak robotik geleceğini şekillendirmeye yardımcı olur. | TED | وأتمنّى أن ينضمّ إلينا الشبابُ من مختلفِ الخلفيّات في هذه الرّحلةِ الحماسيّة، وأن يساعدونا في خلق مستقبلٍ لهذا المجال الواعد بتقديم مفاهيمَ جديدة مستوحاةٍ من الطبيعة. |
Bilirsiniz, bu konferans doğadan esinlenilmiştir. | TED | كما تعلمون، هذا مؤتمر مستوحاه من الطبيعة |
Yani bu kuleler aslında şekillerini ve geometrilerini doğadan alıyorlar. | TED | لذا، تأخذ هذه الأبراج الأشكال والهندسيات من الطبيعة. |
Fakat doğanın bu gücü bizi dünyaya geri döndürmekten... çok daha fazlasını yapmaktadır. | Open Subtitles | لكن هذه القوة من الطبيعة تقوم بأكثر من مجرد جعلنا نعود إلى الأرض. |
Bizim doğanın bir parçası olduğumuzu ve ona özen göstermemiz gerektiğini hatırlatıyor. | TED | هذا يذكرنا اننا جزء من الطبيعة وعلينا ان نهتم بها |
Bitirmek için: ayağın nasıl yapıldığını doğanın tasarım sırlarından öğrendik. | TED | لنختم: قمنا بأخذ أسرار التصميم من الطبيعة عندما بحثنا حول كيفية بناء الأقدام. |
Yüzeyi terkeder iken, doğa doğru yöne doğru bana bir itme verir, benim güvenli bir şekilde aşağı inişime izin verir. | TED | أترك السطح، وأنا أملك دعماً مسبقاً من الطبيعة يسمح لي بالذهاب بكل ثقة. |
Pekin eskiden doğa ile iç içe olan çok güzel bir bahçeye benziyordu. | TED | بكين القديمة مثل حديقة جميلة، يمكن أن ترى الكثير من الطبيعة. |
O yüzde sana birşey getirdim. Bilmiyorum işte, doğa çocuğu olduğun dikkatimi çekti bu yüzden sana bu küçük şeyi getirdim. | Open Subtitles | فكرت بأنك ستشعر ببعض الوحدة لذلك أحضرت لك شيئاً لا أعرف إنه من الطبيعة |
Öyle bir konserve kutusunun içinde doğaya nasıl yakın olursun ki? | Open Subtitles | كيف يمكنك أن تكون قريبا من الطبيعة في علبة صغيرة مثل تلك |
Öyle bir konserve kutusunun içinde doğaya nasıl yakın olursun ki? | Open Subtitles | كيف يمكنك أن تكون قريبا من الطبيعة في علبة صغيرة مثل تلك |
doğayla iç içe olarak, ağılla ilgilenerek ölümüyle baş edebilirim. | Open Subtitles | أنا يمكن أن أتأقلم مع الموت ، تعرفين ، العيش فى المزرعة و كونى قريبا من الطبيعة و كل شئ |
Sen bir psikiyatristsin, yetiştirilme tarzının insanın doğasından daha önemli olduğunu düşünüyorsun, fakat biyoloji bunun tersini söylüyor. | Open Subtitles | اها طيب، انت الطبيبة النفسية وتؤمنين ان الرعاية والتربية اهم من الطبيعة لكن لكن الاحياء تقول ان هذا الشيء خطأ |