Birlikte kendi topraklarının kıyısında şehirlerine gidiyor ve etraflarındaki ormanın keyfini sürüyorlar. | Open Subtitles | سوياً، على حُدود أراضيهم يغسلون آثار المدينة .ويستمتعون بالغابة من حولهم .. |
Ve bu projeler, etraflarındaki dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için. | TED | وهذه المشاريع لجعل العالم من حولهم مكانا أفضل. |
etraflarındaki ve içlerindeki buzlar erir. | Open Subtitles | بدء الثلج يذوب من حولهم وبعد ذلك من داخل أجسامهم |
Bunun birçok örneğine sahibiz: Kongo Pigmeleri, enstrümanlarını akord ederlerken ormanda etraflarında olan kuşların seslerini kullanırlar. | TED | ولدينا أمثلة كثيرة عن هذا: فأقوام البيجمي في الكونغو يضبطون آلاتهم وفقًا لأصوات طيور في الغابة من حولهم. |
Çocukluklarına dönerek. Ama işe yaramamıştı. Evren, etraflarında çöküyordu. | Open Subtitles | عادوا إلى الطفولة لكن الأمر لم يفلح، فقد كان الكون ينهار من حولهم |
Onun gibi açgözlü insanlar, çevresindeki insanların da açgözlü olduğuna inanırlar. | Open Subtitles | الرجال الجشعين على شاكلته يعتقدون أن كل من حولهم جشعين أيضًا |
Bunların hepsini yaptım, çünkü öğrencilerimin kendileri olarak en iyi olmaları için çevrelerindeki herkesin onları desteklediğini bilmelerini istedim. | TED | وقمتُ بعمل كل ذلك لأنني أردتُ من طلابي أن يعرفوا بأن الجميع من حولهم يدعمهم ليكونوا من أفضل الناس، |
Scott, onları karanlıkta görmeliydin. Sanki hava onların etrafında... titreşiyordu. | Open Subtitles | (سكوت)، يجب أن تراهم في الظلام، وكأنّ الهواء من حولهم يتذبذب. |
- Metan gazı. etrafındaki suya hareket veriyor. | Open Subtitles | الغاز الميثان، تشريد حجم الماء من حولهم. |
Buradaki insanlar etraflarındaki doğa ve hayvanlarla uyum içinde yaşadıkları tarihi bir geleneğe sahipler. | Open Subtitles | للناس تقاليد عريقة والتعايش بسلام مع المخلوقات والطبيعة من حولهم |
Ve etraflarındaki renklerle denge kurarak, etraflarında sağlıklı, renkli bir parlamayla, dolu bir hayat yaşadılar. | Open Subtitles | و أن يكونوا في خضم توازن من الألوان المحيطة بهم بألوان مفيدة تشع من حولهم تعني أنهم سيعيشون حياة واعدة |
Onlara söylenenden şüphe duydular ve etraflarındaki güzelliği göremediler. | Open Subtitles | لقد شكّوا فيما قيل لهم لذا فلم يروا الجمال من حولهم |
İki arkadaş, takılıyorlar, uyuyorlar, etraflarındaki herkesi incitiyorlar. | Open Subtitles | صديقان، يتسكعان مع بعضهما، ينام كل واحد عند الآخر و يؤذيان كل من حولهم |
Bu sırada etraflarındaki herkes akıllarını yitirirken. | Open Subtitles | في حين أن كل من حولهم أناس يفقدون صوابهم |
Yaşayanlar, yakın zamanda ölenlerin, her zaman etraflarında olduklarını bilmezler. | Open Subtitles | الأحياء لايعلمون أن الأموات الجديدين يحومون دائما من حولهم |
Onun gibi açgözlü insanlar, çevresindeki insanların da açgözlü olduğuna inanırlar. | Open Subtitles | الرجال الجشعين على شاكلته يعتقدون أن كل من حولهم جشعين أيضًا |
Operanın içerisinde, bol doğal ışık alan bir lobi bulunuyor; burada yarı açık yarı kapalı alanın keyfini çıkarabiliyorlar ve çevrelerindeki güzel manzarayı görebiliyorlar. | TED | داخل الأوبرا، لدينا هذا الرواق مع الكثير من الضوء الطبيعي، ويمكنهم الاستمتاع أيضًا بهذا الفضاء الداخلي والخارجي، ويمكنهم أن يروا جمال المنظر من حولهم. |
Onlar mı yoksa etrafındaki birileri mi sızdırdı? | Open Subtitles | والآن ، هل قاموا هم أو أي شخص من حولهم بتسريبها ؟ |