Eğer oradaki gibi burada da ona göz kulak olabilseydim hâlâ yaşayabilirdi. | Open Subtitles | لو اعتنيتُ به هنا كما فعلتُ هناك لربما كان لا يزال موجوداً |
burada bir yerlerde olsa iyi eder çünkü daha pastayı kesmedik. | Open Subtitles | حسنٌ، يجدر أن يكون موجوداً بالجوار، لأنّنا لم نُطفيء الشموع بعد. |
Eh. annesi göremiyor. Orada olmadığı zaman bile konuşmaya çalıştıklarını gördüm. | Open Subtitles | والدته لا تستطيع رأيتها تحاول أن تكلمه عندما لا يكون موجوداً |
Her yere giderken yanında olurdu ama şimdi çatı altında yok. | Open Subtitles | لأنه يسافر به فى كل مكان، والآن ليس موجوداً فى شقته |
Yıllardır buralarda görünmüyordu, ancak geçenlerde çıkageldi. | Open Subtitles | أنه لم يكن موجوداً هنا منذ سنوات لكنه عاد مؤخراً |
Fakat not defterini bırakmıştı, baştan beri oradaydı. | TED | لكنه ترك مفكرته الذي كان موجوداً هناك من البداية. |
Büyü için tekneden 16 yıl önce burada olan bir şey almalıyız. | Open Subtitles | للقيام بالتعويذة نحتاجُ شيئاً من القارب كانَ موجوداً هنا قبلَ 16 سنة |
Eğer iki gün önce burada olsaydın bu orkideyi göremezdin ve belki de bu bitkinin hiç çiçek açmadığını düşünürdün. | Open Subtitles | إن كُنت موجوداً هنا قبل يومين ما كُنتَ لِترى هذه الأوركيد و قد تَظُن أن هذه النبتة لا تُزهر أبداً. |
Çaldığından ilham aldım, ama hazırlanmış piyano burada daima yapılan birşey. | Open Subtitles | كنت ملهماً بما عزفته ولكن البيانو المجهز كان موجوداً منذ الأزل |
burada olsam bile, yatmadan önce içmemen için neden yok. | Open Subtitles | لا سبب يمنعك من تناول كأس قبل النوم، حتى وأن كنتُ موجوداً |
Büyükelçi burada olsa, bu kadar kaygılanmazdım. | Open Subtitles | لم أكن لأمانع كثيراً لو كان السفير موجوداً هنا |
- Olay sırasında burada mıydınız? | Open Subtitles | ـ هل كنت موجوداً هنا أثناء وقوع الحادث ؟ ـ لا |
Ellis Orada olamayacaktı ve ben adını görünce dosyanı kaptım. | Open Subtitles | إيليس لم يكن موجوداً رأيتُ اسمك على الملف فمسكتُ القضية |
Ama hiç bir şeyin ben uyanmak isteyene kadar... beni uyandırmamasını sağlamak için... ben uyurken Orada olmanı istiyorum. | Open Subtitles | و لكنني أريدكَ أنْ تكون موجوداً حينما أنام لتحرصَ على أنْ لا يوقظني شيء حتى أُريد أنا أنْ أستيقظ |
Ve sonunda biri, bir mikroskop aldı ve çekirdeğin hemen yanında bulunan suyun içine baktı. | TED | وأخيراً شخصاً ما حمل مجهر ونظر إلى الماء الذي كان موجوداً بجوار قلب المفاعل. |
Bazen buralarda olmasaydım diyorum sen çok daha iyi olurdun belki. | Open Subtitles | أحياناً أفكر لو أنني لم أكن موجوداً لكنتِ لم تواجهي أية متاعب |
Aceleyle çıkmışlar. Minibüsleri yoktu ama her şeyleri oradaydı. | Open Subtitles | لقد غادروا في عجلة , لقد رحلت الحافلة ولكن كل شيئ آخر كان لايزال موجوداً |
Dalek İmparatoru, Haçform'un kontrolünü aldığında oradaydım. | Open Subtitles | كنت موجوداً عندما سيطر إمبراطور الداليك على الكروسيفورم |
Kocam doğum yaparken yanımda olmak istediğinden emin olmadığını söyledi . | Open Subtitles | زوجي أخبرني بأنّه ليس متأكّد من أنه سيكون موجوداً أثناء الولادة |
Kamyondaki çalıntı kimyasal atığın yerli yerinde durduğunda ısrar ediyorlar. | Open Subtitles | انّهم يصرّون ان كل السائل المسروق كان موجوداً في الشاحنة |
Üç yangın. Üçünde de oradaydın. | Open Subtitles | ثلاثة حرائق وكنت موجوداً في المرات الثلاث |
Baş belasını saat sabahın dördünde aradım. evde bile değildi. | Open Subtitles | اتصلت بالأحمق في الرابعة صباحاً لم يكن موجوداً حتى. |
Dışarıdaysa, silahı da varsa, birimizin kurşunu yemesi işten bile değil. | Open Subtitles | ان كان موجوداً هناك ولديه مسدس على الارجح سيتلقى احدنا رصاصة |
Sadece sabırsızlandım. Sen de ortada yoktun. | Open Subtitles | لقد تحمّستُ للأمر، ولمْ تكن موجوداً هنا. |
Bir içim su ama hiç etrafta değil ve ortaya çıktığında da sadece vampirlerden konuşmak istiyor ve... | Open Subtitles | .. لكن .. إنه فقط .. ليس موجوداً بالجوار أبداً وحينما يكون موجوداً ، كل ما يريد التحدث بشأنه يكون عن مصّاصي الدماء |
Ezelden beri varmış. Zamanın başlangıcından beri ortalıkta olan bir tip yani. | Open Subtitles | لقد كان موجوداً منذ الأبد لبعض الوقت كان نوعاً ما صديق |