Ve söz konusu beyin yarın öğle yemeğinden önce otelden ayrılması gerektiğine oy birliğiyle karar verdik. | Open Subtitles | و قد أجمعنا قد أجمعنا تقريباً أن السيد المتورط فى ذلك يجب عليه أن يرحل غداً قبل موعد الغداء |
öğle yemeğinden sonra sokaklara döneceğiz. | Open Subtitles | وسنعود للشارع بحلول موعد الغداء عليّ القيام ببعض التغييرات |
Şimdilik çalışıyorum. en azından, öğle yemeğine kadar. | Open Subtitles | يمكنني فقط مواصلة العمل الآن الى موعد الغداء ، على الاقل |
Üzgünüm, Bay Vizzini. Bay Andreotti ile olan Öğlen yemeği randevunuza geç kalacaksınız. | Open Subtitles | عذرا سيد فيزينى ,ستتأخر عن موعد الغداء مع السيد اندريوتى |
Eski kocasıyla birlikte olabilmek için benimle Öğle yemeği... - ...randevusunu iptal etti. | Open Subtitles | لقد ألغت موعد الغداء معي لتكون مع زوجها السابق |
15 dakika içinde kahvaltıya gelmezsen öğle yemeğini beklemek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | إن لم تأتى لتناول الإفطار خلال 15 دقيقة عليك أن تنتظرى موعد الغداء |
Öğlene kadar onun kim olduğunu öğreniriz herhâlde. | Open Subtitles | أعتقد أننا سنعرف هويتها بحلول موعد الغداء |
Büyükbabam yemek vakti gelmeden beşinci kadehi bitirirmiş. | Open Subtitles | كان أبي العزيز يشرب كأسه الخامسة قبل موعد الغداء بالمعمل. |
Endişelenmeyin, öğle yemeğinden önce burada olursunuz. | Open Subtitles | لا تقلق حول هذا أيها يارفاق ستعودون في موعد الغداء |
Ona fazla bulaşmayın, öğle yemeğinden önce dönerim. | Open Subtitles | إتركه وشأنه فحسب، وسأعود قبل موعد الغداء. |
Bu kasaları öğle yemeğinden önce açmak istemiştim. | Open Subtitles | أردت فحسب فتح هذه الصناديق قبل موعد الغداء |
Haydi. Ancak bir ahmak seninle öğle yemeğine çıkarken geç kalır | Open Subtitles | بربكِ، الأحمق فقط هو من سيتأخر عن موعد الغداء معكِ |
öğle yemeğine gelecektim zaten. | Open Subtitles | حسناً، لقد كنت سآتي بحلول موعد الغداء على أية حال |
öğle yemeğine kadar bir öncü deliği açmamızı istiyorlar. | Open Subtitles | يريدون منّا اجراء حفر أولي بحلول موعد الغداء. |
Sorgulama için içeri alırım, Öğlen olmadan avukatı gelir ve çıkarır. | Open Subtitles | سأجلبه من أجل الإستجواب محامينه سيأخذونه قبل موعد الغداء |
Konuşmayı çok isterdim ama Öğlen için bir randevum var. | Open Subtitles | أتعلمين ، أنا أود الحديث و لكنّه موعد الغداء |
Bak, Öğle yemeği ve bir de fazladan bir saat ayırabilirim. | Open Subtitles | أنظر، سألغي موعد الغداء بالإضافة إلى ساعة إضافيّة |
Öğle yemeği için, daha çok erken. | Open Subtitles | مازال الوقت مبكراً على موعد الغداء. لماذا لا تجيب على هاتفك؟ مازال الوقت مبكراً على موعد الغداء. |
öğle yemeğini kaçırdım. | Open Subtitles | لقد فاتني موعد الغداء |
öğle yemeğini kaçırdım. | Open Subtitles | فقد مضى موعد الغداء |
Öğlene kadar masamda olsun. | Open Subtitles | أريد الجداول على مكتبي بحلول موعد الغداء |
Hayır, yemek vakti. Git temizlen. | Open Subtitles | لا، إنه موعد الغداء اذهب للاستحمام |
Bazen saatlerce. Tabii bazen de şu uzun süreli öğle yemekleri. | Open Subtitles | نتحدث لساعات طوال ونبقى على ذلك حتى موعد الغداء |