Milk gururla ofisine geldi ve kalıcı değişiklik yapmaya azmetti. | TED | تولى ميلك منصبه ببهجة عارمة، عازماً على إحداث تغيير دائم. |
Ve Chris Milk adlı bir müzik videosu yönetmeni ile bir araya geldim. | TED | وقابلت مخرج فيديو موسيقي يدعى كريس ميلك. |
Pekala, sizinle hakkında konuşmak istediğim son proje Chris Milk ile yapılan başka bir işbirliği. | TED | المشروع الأخير الذي أريد التحدث عنه هو تعاون آخر مع كريس ميلك. |
- Muhtemelen şiiri şimdi yazmadı. Daha önce yazdı, ama muhtemelen sadece o kelimeyi ekledi. Yani "muzlu Süt" kelimesini. | Open Subtitles | أعتقد أنه لم يكتب هذه القصيدة الآن أي أنه كتبها من قبل ثم أضاف كلمة ميلك شيك |
Milque ve Nicky güç hücrelerini size veriyorum. Bariyerleri patlatmanız için. | Open Subtitles | أريد منك يا (ميلك) إعطاء خلايا الطاقة خاصتك لـ(نيكي). |
Bir bakmışız, milkshake içerken bulduk kendimizi. | Open Subtitles | وشيء أدى إلى الآخر واتهى بنا الأمر نتشارك في ميلك شيك |
1973 yılına kadar, Harvey Milk birçok iş yapmıştı: deniz subaylığı, lise öğretmenliği, figüranlık ve gezgin hippilik. | TED | بحلول عام 1973، كان هارفي ميلك قد تقلد عدة مناصب: ضابط بحري، ومدرس تعليم ثانوي، وكومبارس، رافضاً عادات المجتمع. |
Ama doğal hitabet yeteneğine ve açık sözlü yaklaşımına rağmen seçmenler Milk'in radikal bakış açısını anlayamadılar. | TED | ولكن بالرغم من موهبته في الخطابة وأسلوبه المتفتح، لم يستطع الناخبون استيعاب أهداف ميلك الجوهرية. |
Bu, Milk' in mesajının ilgi çektiğinin kanıtıydı. | TED | وكان ذلك دليلاً على أن رسالة ميلك اكتسبت شعبية ضخمة. |
Doğruca mutfağa gidecek hamburger, kızarmış patates Milk shake ve dondurma sipariş edeceğiz. | Open Subtitles | و سنذهب مباشرة للمطبخ و سنطلب برجر و بطاطس مقلية و ميلك شيك و آيس كريم صانداي |
Ben Harvey Milk. 18 Kasım Cuma. | Open Subtitles | أنا هارفى ميلك أتحدث فى يوم الجمعة الثامن عشر من نوفمبر |
27 Kasım 1978'de Harvey Milk vurularak öldürüldü. | Open Subtitles | في الـ 27 من نوفمبر لعام 1978، هارفي ميلك أطلق النار عليه و قتل |
Chris Milk: Bu o zamanlar çok zevkliydi. | TED | كريس ميلك: كانت هذه متعتي ذلك الوقت. |
Milk, birbirine sıkıca bağlı toplulukların şehrin dokusu için fazlasıyla gerekli olduğuna ve hükûmetin toplumdaki bu en nesnel sorunları çözmesi gerektiğine inanıyordu. | TED | كان ميلك يعتقد بشدة أن الأحياء السكنية المترابطة والمتماسكة ضرورية لبناء المدينة، ويجب على الحكومة حل المشاكل الفعلية لهذه الأحياء. |
Yol çukurlarını düzeltip dur işaretleri yerleştirmekten, dost canlısı dayanışma kültürünü teşvik etmeye, Milk kafasında yerel hükûmete daha kişisel bir yaklaşım canlandırdı. | TED | من إصلاح الحفر ووضع علامات التوقف، إلى نشر وتعزيز ثقافة التعاون، تصور ميلك توجهاً شخصياً أكثر فيما يتعلق بالحكومة المحلية. |
Ama Milk cinsiyet vurgusunu azaltmayı reddetti. | TED | لكن ميلك رفض إخفاء ميوله الجنسي. |
Milk bu temel hükûmet hizmetlerini, ırk, yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin San Francisco'da haklarından mahrum edilmiş tüm gruplara getirmeye karar vermişti. | TED | كان ميلك عازماً على جلب هذه الخدمات الحكومية الأساسية لجميع المجموعات المحرومة في سان فرانسيسكو، بغض النظر عن العرق أو العمر أو الميول الجنسي. |
Eğer sessiz olup, dinlerseniz her 15 saniyede bir çikolatalı Süt içeceğim. | Open Subtitles | اذا التزمتم الهدوء واستمعتم كل 15ثانية سأشرب علبة ميلك شيك |
Bir Süt Bombası ye. | Open Subtitles | "خذ معك "حليب فاشل=ميلك داد * ماركة حبوب شوكولاته* |
Messner ve Milque benimle geliyor. | Open Subtitles | (تريا)، أنتِ و(ميسنر) ستبقيان مع (ميلك) بالخلف. |
Niye, plastik menü ve milkshake olmadığından mı? | Open Subtitles | لماذا؟ لأنهم لايمتلكون قوائم بلاستيكيه و ميلك شيك؟ |
- Bilmiyorum. - Nasıl gidiyor Milks? | Open Subtitles | - مرحباً , ميلك |
Bu benim genç çırağım, Melk'li Adso. | Open Subtitles | هذا تلميذي المُبتديء ، أدسو دي ميلك |
Çizgi filmde şekerin dans ettiği ve karamelli çikolatanın banjo çaldığı şey mi? | Open Subtitles | حيث تتراقص رسومات الحلوى ويعزف ميلك دود على البانجو؟ |