O yüzden cesedini parka götürdün sıradan uyuşturucu meselesi gibi gösterdin. | Open Subtitles | لذا فإنّك أخذت جثتها للحديقة، جعلت الأمر يبدو كصفقة مُخدّرات عشوائيّة. |
Onu daha çok orta seviye bir uyuşturucu kaçakçısı olarak tanıyoruz. | Open Subtitles | ما نعرفه عنه أساساً هُو أنّه مُهرّب مُخدّرات من الدرجة المُتوسّطة. |
Öyleyse gidiyorum. O götten dolayı uyuşturucu bağımlısı olursam senin suçun. | Open Subtitles | أظنّني سأذهب، لكن مع تلك المؤخّرة سيطون خطئكِ، إن عدتُ مدمن مُخدّرات. |
Eğer bir uyuşturucu satıcısıydıysa, polisler burada bir ceset bulduğunda bunu fark edeceklerini anlamıştır. | Open Subtitles | لو كان تاجر مُخدّرات، فإنّه سيُدرك أنّ الشرطة ستعتقد أنّه تاجر مُخدّرات لو وجدوا الجثة هنا. |
Tutuklamayı yapan memur seni, uyuşturucu mal satarken suç üstünde görmüş. | Open Subtitles | الضابط الذي إعتقلك قال أنّه رآك بعمليّة بيع مُخدّرات يداً بيد في المُتنزّه. |
- Harika. Herkesin, saldırgan uyuşturucu satıcısı hikayesini destekledğini biliyoru-- | Open Subtitles | أعلم أنّ الجميع يودّ أن يتم إتّهام تاجر مُخدّرات عنيف بهذه الجريمة. |
Hayır. Saldıran uyuşturucu satıcısı hikayesine bayılıyoruz. | Open Subtitles | كلاّ، نحن نودّ أن يتم إتّهام تاجر مُخدّرات عنيف بهذه الجريمة. |
Sizin elinizde bir ceset var ama benim elimde olan tek şey uyuşturucu bağımlılığı ve ortadan kaybolma alışkanlığı olan bir kadındı. | Open Subtitles | أنتِ لديكِ جثة هامدة. أمّا أنا كان جّل ما لديّ إمرأة بعادة تعاطي مُخدّرات وتاريخ في الإختفاء. |
Paraya ihtiyaç duymasını ve hatta uyuşturucu kuryesi oluşunu bile anlıyorum. | Open Subtitles | أفهم الحاجة إلى المال. حتى أنّي أفهم كونه مُهرّب مُخدّرات. |
Burada uyuşturucu bağımlıları ve sigara tiryakileri var. | Open Subtitles | لديهم مدمني مُخدّرات و مُدخني سجائر هُنا، |
Olay Yeri'nin testlerine göre lahitin içinde uyuşturucu kalıntısı falan yok. Ayrıca diğer mumyaların da açıklaması yapıldı. - Onlarda da uyuşturucu yok. | Open Subtitles | فحص وحدة الجرائم الميداني يُظهر أنّه لا تُوجد هناك أيّ بقايا مُخدّرات داخل التابوت، |
- uyuşturucu değildiyse kayıp mumya ile ilgili böylesine özel olan şey nedir? | Open Subtitles | وجميع المومياوات الأخرى موجودة. لا مُخدّرات فيها أيضاً. |
Üniversitede, belki sana ...dışarıda uyuşturucu satıcısı olmaktan... daha rahat bir hayat olduğunu anlatmadılar mı ? | Open Subtitles | ربما جعلتك الجامعة تفكّر أنّ هناك شيء أفضل في الخارج من كونك تاجر مُخدّرات حقير؟ |
Sahadayken ne zaman uyuşturucu örneğini tetkik etmen gerekeceğini asla bilemezsin. | Open Subtitles | لا تعرف أبداً متى عليك أخذ عينات مُخدّرات في وعاء مُضاد للماء عندما تكون بالميدان. |
uyuşturucu satıcılarının kafa derisi yüzdüklerini hiç duymadım. | Open Subtitles | لمْ اسمع أبداً عن أيّ تاجر مُخدّرات يُزيل فروة رأس شخص ما. |
- Bu yasak bir uyuşturucu değil, ensülin. | Open Subtitles | لمْ تكن مُخدّرات غير قانونيّة. بل كانت أنسولين. |
Bilirsin, bir öğretmene uyuşturucu satabilen türden. | Open Subtitles | أتعرف، مِن النوع الذي قد يبيع مُخدّرات لمُعلم. |
Bir uyuşturucu tüccarının dişini kırmak, bayağı cesaret ister. | Open Subtitles | جيد، ضرب تاجر مُخدّرات في الأسنان، ذلك أمر جريء. |
Bizi buralı bir uyuşturucu satıcısı fikrine yönlendirdi. | Open Subtitles | حسناً، لقد أوصلنا لفكرة تاجر مُخدّرات محلي. |
Yerel polisin dediğine göre kasabada oldukça büyük bir uyuşturucu ticareti varmış. | Open Subtitles | أجل، قالت الشرطة المحليّة أنّ المدينة بها تجارة مُخدّرات كبيرة جداً. |
Bildigiğin gibi senatör, Vulcan Simmons adındaki bir uyuşturu patronuyle çalışıyordu. | Open Subtitles | كما تعرفين، كان السيناتور يعمل مع تاجر مُخدّرات يُدعى (فولكان سيمونز). |