Onun suçlu olmadığını biliyordum. Onda bir sineği bile öldürecek cesaret yoktur. | Open Subtitles | . كنت أعرف أنه غير مُذنب ليست لديه الشجاعة الكافية لقتل ذبابة |
Jüri, polislerin suçlu çıkarmak için kısa yola kaçtığını düşünüyor, ama hâlâ suçlu. | Open Subtitles | هيئة المحلّفين تعتقد بأن الشرطة إختصاراً للوقت، إتهموا رجل مُذنب، ولازال هو مُذنب. |
Akıl sağlığı nedeniyle suçlu bulunmamış ve onu bir akıl hastanesine göndermişler. | Open Subtitles | لقد وُجد غير مُذنب بسبب الجنون، وقاموا بإرساله إلى مصحّة للمرضى العقليين. |
Jüri, polislerin suçlu çıkarmak için kısa yola kaçtığını düşünüyor, ama hâlâ suçlu. | Open Subtitles | هيئة المحلّفين تعتقد بأن الشرطة إختصاراً للوقت، إتهموا رجل مُذنب، ولازال هو مُذنب. |
Dolandırıcılıktan ve birçok kişinin hayatını mahvetmekten Suçluyum. | Open Subtitles | مُذنب في عملية أحتيال، وتدمير أرواح لعديد من الرجال. |
Size isnat edilen suçtan suçlu musunuz yoksa değil mi? | Open Subtitles | هل أنت مُذنب في الجناية التي تُحاكم عليها أم لا ؟ |
Mahkum, kendisine isnat edilen cinayetten suçlu mudur yoksa suçsuz mu? | Open Subtitles | هل المُتهم مُذنب بالجناية المُتهم بها أم غير مُذنب ؟ |
suçlu, yoksulluğa olan aşkı zenginlik ve mülkiyeti insafsızca bir şekilde yıkımla karıştırdığı için. | Open Subtitles | وهو مُذنب لأنه خلط خلط حب الفقر مع التدمير الأعمى للثروات والممتلكات |
Biz, jüri olarak, davalıyı suçlu bulduk. | Open Subtitles | نحن، هيئة المحلفين، نجد أن المتهم مُذنب. |
Sayın Hakimler, savunma müdafaasını suçlu olarak değiştirmek istiyor. | Open Subtitles | إلى سيادتكم , الدفاع يود تغيير التهمة إلى مُذنب |
Bu adam, Thomas James Collins, gizlice sihir ve büyü yapmaktan ötürü suçlu bulunmuştur. | Open Subtitles | هذا الرجل, ْ توماس جيمس كولينز ْ, مُذنب لإستخدامه الشعوذه و السحر. |
Şantaj konusunda suçlu o ama daha fazlası değil. | Open Subtitles | حسناً، إنّه مُذنب بالإبتزاز، هذه جلّ التهمة. |
- suçlu olduğu için kasabayı terk etmiş olabilir mi? Hayır, olamaz tabii. | Open Subtitles | أجل، ألا يمكن أنّه غادر المدينة لأنّه مُذنب وضيع، ألا يمكن ذلك؟ |
Tanrı'ya karşı küfür etmekten... ve Tapınağı yıkmak ile tehdit etmekten suçlu bulundu. | Open Subtitles | ووجد انه مُذنب بالتجديف والتهديد بهدم المعبد |
Yenisi suçlu olduğu halde serbestçe dolaşıyor. | Open Subtitles | الجديد مُذنب ومع هذا فهو يجوب الطرقات بحرية |
Biz o da, başka biri yok, suçlu olduğunu biliyorum ise. | Open Subtitles | اذا كنا نعرف انة مُذنب, فشخصاً اخر يعرف, ايضاً |
Geçmişine bakarak onun kurbanı takip ettiği, onunla iletişime geçtiği için suçlu olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنّه مُذنب بسبب صلته بالضحيّة، والمُطاردة، وتاريخه العنيف. |
Ben de onun kurbanla irtibata geçmesi, izlemesi ve hür masonlara karşı fesat komplolardaki rolünden ötürü suçlu olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنّه مُذنب بسبب صلته بالضحيّة، والمُطاردة، ودوره في مُؤامرة شرّيرة تنطوي على الماسونيين. |
Suçluyum dersem, gün doğmadan asarsınız beni. | Open Subtitles | "لو أنّي قلت "مُذنب سوف تقوم بإعدامي قبل أن يحلّ الفجر |
Yüce İsa Efendimiz'İn önünde suçlusun ki çarmıha germeye cüret ettin. | Open Subtitles | أنت مُذنب أمام ربنا يسوع المسيح أنت الذي تجرأت و وقفت أمام الصليب |
O adam kanımca Suçludur. | Open Subtitles | ،وتُقدّم نفسها بتلك الطريقة .فإنّ ذلك الرجل مُذنب على حدّ علمي |
Peder, ben bir günahkarım. | Open Subtitles | أيها الأب، أنا مُذنب |
İşi bu. Bayan Roosevelt suçluluğunu sorgulayan bir bildiri dağıttı. | Open Subtitles | وأدلت السيّدة (روزفلت) بتصريح عام تُشكّك بأنّه مُذنب. |
Silahlı soygun suçunu kabul ederek, kasıtsız cinayet suçundan yırttı. | Open Subtitles | تجنب تُهم القتل غير العمد، من خلال إقراره أنه مُذنب بتهمة السطو المسلح. |
Bu dostluğu kanıtlamak için, şu anda hapisten bir suçluyu salmak gelenektir. | Open Subtitles | لأثبات صداقتنا, تُملي علينا التقاليد في مثل هذا الوقت أطلاق مُذنب من سجوننا |