Birbirinizle eşleşmeniz için en az bir ortak ilgi alanınızın olması lazım. | Open Subtitles | يجب أن يكون هناك على الأقل شيء واحد مُشترك لكي يتم التطابق |
Ve çat pat söylenen İngilizce kelimeler tek ortak noktaları hayata tekrar başlamak olan insanların arasında değiş tokuş ediliyordu. | TED | وقصاصات الانجليزية الركيكة التي كانت تتبادل بين الناس والذين كان يجمعهم شيء مُشترك أنهم يبدأون مرة أخرى |
Tanrı'nın kanunlarıyla beyaz adamın kanunlarının ortak bir noktası var mı anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | في محاولة لمعرفة ما اذا كانت قوانين الله وقوانين الرجل الأبيض لديها أي شيء مُشترك |
İnanıyorum ki, aranızda ortak bir düşünce vardır. | Open Subtitles | إنني أصدق أن هناك فِكر مُشترك بينكم جميعاً |
Ve, örneğin, insanoğluyla orangutanın... ..ortak bir atayla bağlantılı olduğunu önerdi. | Open Subtitles | وأقترح هذا, على سبيل المثال, البشريّة وفصيلة القرود كانت تربطهما علاقة من خلال سلف مُشترك بينهما. |
Silahsız bir kovboy ile kılıçsız bir samuray ortak kötülükle savaşmak için güçlerini birleştirir. | Open Subtitles | في عالم لا يحمل أسلحة، وأحد محاربين الساموراي بدون سيف، يتحدون معاً للقضاء على خصم مُشترك. |
- Yapacak çok işimiz var artık hepimiz arkadaş olduk ve ortak bir amacımız var. | Open Subtitles | حسناً، لديناالكثير.. الآن جميعناأصدقاء، و نعمل قـُدماً لتحقيق هدف مُشترك. |
Ama nişanlılar. Belki ortak banka hesapları vardır. | Open Subtitles | إنهما مخطوبان ، لذا ربما لديهما حساب بنكي مُشترك. |
Adınızı S.A.S.'deki ortak bir dostumuzdan aldık. | Open Subtitles | في الحقيقة حصلنا على اسمكَ من صديق مُشترك في قوّات العمليّات السرّية. |
Doğru, ama pis işleri için tuttuğu uşaklarının hepsinin tek bir ortak noktaları var. | Open Subtitles | أجل، و لكن جميع أتباعه الذين استأجرهم لهذا العمل القذر كلهم لديهم شيء مُشترك |
Fakat maalesef komiserim ortak bir soruşturma isteği yapmadı. Niye yapmasın ki? | Open Subtitles | للأسف، مُلازمي لمْ يُوقع على إجراء تحقيق مُشترك. |
Emin değiliz ve bunu duymak zor bir şey olabilir... ama bütün bu olayların tek bir ortak noktası var. | Open Subtitles | نحن لسنا مُتأكدين، وقد يكون من الصعب سماع هذا ولكن جميع هذه الأحداث بينها شئ واحد مُشترك |
Yeterince geriye gittiğiniz takdirde ortak atalarımızı kelebeklerle gri kurtla mantarlarla köpekbalıklarıyla bakterilerle ve serçelerle paylaştığımızı bulacaksınız. | Open Subtitles | إذا عدت للماضي بشكل كافي ستجد اننا نتشارك سلف مُشترك مع مع الفراشات |
Havuzdaki adaylar arasında hiç ortak bir nokta var mı elimizde? | Open Subtitles | ألديه أي قاسم مُشترك بهولاء المُجندين عند المسبح؟ |
Yani bizim kurbanımız ve iki şüphelinin ortak bir noktası var. | Open Subtitles | إذن الضحيّة والمُشتبهين بهما لديهم شيء مُشترك بالفعل. |
Eski Mısır'ın özenle hazırlanan mezarları da ortak bir öteki dünya inancından geliyordu ve geride kalanlara ulaşıp yaşamı sürdürme gücüne sahipti. | Open Subtitles | تضحيات الأزتك البشرية و المقابر الدقيقة لقدامى المصريين كلاهما مدفعوان بِمعتقدٍ مُشترك .لحياة مابعد الموت |
Onların kapısını çalması mantıklı bir durum. ortak bir noktaları var. | Open Subtitles | ذهابه إليهم لأمر منطقي، لديهم شخصًا مُشترك |
Bütün bir medeniyet olarak ortak bir amaçla hep beraber çalışarak kendilerini üzerinde hayat olmayan bir kayayı bahçeye dönüştürmeye adadılar. | Open Subtitles | إنهم ثقافة كاملة مُكرسة من أجل تحقيق هدف مُشترك يعملون كفريق واحد لتحويل الصخرة عديمة الحياة إلى حديقة |
Hayır, ben ortak bir amaç için toplanan kızlardan basediyorum. | Open Subtitles | لا ، أنا أتحدث عن إتحاد الفتيات من أجل هدق مُشترك |
- ortak hiçbir yönümüz yok. Hall Oates gibiyiz. | Open Subtitles | . ليس بيننا شيئ مُشترك . نحن كالتلال والمراعي |