Kimsenin göremediğini görebiliyordu. karanlık bir ruhla çalışan bir kötülüktü. | Open Subtitles | رأى ما لم يراه غيره، كانت روحاً مُظلمة تفتعل الشر |
- Niye? Çocuk kesildiğinde karanlık gücünün serbest kaldığına inanıyor. | Open Subtitles | تظُن أنّه حينما يُجرح، يُسيطر عليه من قبل قوّةً مُظلمة |
Her şey Madrid'de karanlık bir barda başladı. | TED | بدأ الأمر برمّته في حانةٍ مُظلمة في مدريد. |
Park Monceau, Park Montsouris ya da başkası, devasa karanlık bir ormanla çevrili aydınlık bir patika. | Open Subtitles | متنزه مونسيوة متنزه مونتزيور أَو متنزه أخر في ممر لامع مجاورَ لغابة مُظلمة ضخمة |
Şu cehennemde kara gece çöktü üstümüze, kardeşlerim. | Open Subtitles | ليلة مُظلمة هُنا في المدينة يا اخواني واخواتي |
Kendini eski kitaplarla dolu kül kokulu, karanlık bir odaya kilitleyecek biri değilsin. | Open Subtitles | نوع من الأشخاص الذي يحجز نفسه .. في غُرفة مُظلمة مع بعض الكُتب القديمة المتعفنة |
Derin, karanlık bir çukurun dibinde ve asla geri gelmeyecek. | Open Subtitles | إنه بفتحة عميقة مُظلمة ولن يعود مرة أخرى |
Ve işte böyle. Tekdüze, karanlık bir hapishane hücresi yerine gözlerini yeni bir hayata açtığın ana rahminden geçiyorsun. | Open Subtitles | وها هى ملكك ، بدلاً من زنزانة سجن مُظلمة قاتمة رحم تغذية ، يجلبك إلى حياة جديدة.. |
- karanlık güçlerin kazanmasına izin veremeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا أن نسمح لأى قوة مُظلمة بأن تفوز |
Kafanda normal ve doğal olduğuna inanmak istediğin karanlık düşünceler var. | Open Subtitles | لديكِ أفكار مُظلمة داخل رأسكِ التي تودّين أن تُصدّقي أنّها طبيعيّة وعاديّة. |
İnsanlara epey kötü şekilde eziyet ettikleri bir yerdeki karanlık odadan. | Open Subtitles | من غرفة مُظلمة في مكانٍ ما حيث يُؤذون الناس بقسوة. |
karanlık sitelerde söylentiler tespit ettik. | Open Subtitles | لقد إلتقطنا بعض المُحادثات على مواقع انترنت خفيّة مُظلمة. |
Çalışmaya başladığım ve güvendiğim kurumun Büro dışı ve bazen içindeki karanlık güçlerin etkisi altında olduğundan korkmaya başladım. | Open Subtitles | وخشيت أيضاً أن المعهد الذي إنضممت له واستثمرت فيه ثقتي كان يخضع لنفوذ قوى مُظلمة خارج المكتب، |
Bana geldin çünkü, karanlık olduğumu ve bu işlerden anladığımı söyledin. | Open Subtitles | جئتإليّلأنّكِقلتِ.. أنني مُظلمة وأفهم هذه الأمور. |
Çünkü burada kalıyorsun, bunun da anlamı hayatının geri kalanını burada soğuk ve karanlık bir kutuda yalnız olarak yaşamak demektir. | Open Subtitles | لإن البقاء هُنا يعني أن تعيش لبقية حياتك في زنزانة باردة مُظلمة |
Heysem, herhangi bir görüntüyü oluşturmanın anahtarının -ister gözden bahsediyor olun, ister karanlık oda kamerasından- aksi halde karanlık bir oda olacak yere girebilen ışığı kısıtlayan küçük bir delik açmak olduğunu buldu. | Open Subtitles | إكتشفَ الحسن أن المفتاح لتكوين أي صورة سواءاً أكنت تتحدث عن عين أو كاميرا مُظلمة هو فتحة صغيرة لتحديد الضوء الذي يستطيع دخول |
Beni günlerce karanlık bir tuvalete tıktılar. | Open Subtitles | لقد تم حبسي في خزانة مُظلمة لايام |
Sadece kendim kadar karanlık olanları. | Open Subtitles | فقط الواحد التي مُظلمة مِثْلي. |
karanlık değil. Sprey sıkılmış. | Open Subtitles | إنّها ليست مُظلمة, لقد تم رشّها |
Baş üstadın da bir kara hücreye yol aldığını öğrendim. | Open Subtitles | ويبدو انّ المعلم الأكبر وجد طريقه إلى زنزانة مُظلمة |
Oda karanlıktı. Sadece yerde uzanan belli belirsiz bir yığın gördüm. | Open Subtitles | ، الغرفة كانت مُظلمة رأيتُ فقط كومة مبهمة ملقاة على الأرض |