Onlara barınma imkanı sağlarsan, asil bir görevi yerine getirmiş olacaksın. | Open Subtitles | اذا كنت قادرا على اعطائهم مساكن لائقه لكنت أديت مهمة نبيلة |
Sadece görevimi yapıyorum ve büyük asil bir ideal uğruna diğerleri gibi ölürüm. | Open Subtitles | أنا فقط سأقوم بواجبي وأموت مثل العديد من الآخرين لقضية نبيلة مثالية عظيمة |
Bu rıza formunu imzalayarak, vücudunu asil bir davaya bağışlamış olacaksın. | Open Subtitles | بتوقيعك على استمارة الموافقة هذه ستتبرع بجسدك من أجل قضية نبيلة |
Geleceğinde yazmak yoksa, doktorluk geçinmek için gayet soylu bir yol. | Open Subtitles | اذا كانت الكتابة ليست هي مستقبلك, الطبابة طريقة نبيلة لكسب العيش |
soylu bir kadını saraya geri götürüyordum ve doğumu başladı. | Open Subtitles | أخذ سيده نبيلة عائداً إلي القلعة ولكنها فى مرحلة الولادة. |
asil bir plan ama sanırım bir yıl içinde ölmüş olacağım. | Open Subtitles | هذه خطة نبيلة, و لكنني أشك أن أكون ميتا بعد عام. |
Küçük Bayan Kanser Gene kadar kederli ve asil olamadığım için mi? | Open Subtitles | لأنني لست حزينة و نبيلة مثل السيدة الصغيرة حاملة جين السرطان ؟ |
Orada bulunmak için çekişenlerin birçoğundan daha asil bir kanın var! | Open Subtitles | أنتِ لديكِ دماء نبيلة أكثر من كثيرٍ ممن سيتنافسون على الحضور |
Ayrıca, toplumun üç gruba ayrılması gerektiğini düşünüyordu: Üreticiler, ordu ve yöneticiler ve büyük asil bir yalan da herkesin bu yapıyı takip etmesini sağlamalıydı. | TED | وعلاوة على ذلك كان يعتقد أن المجتمع يُقسم إلى ثلاثة مجموعات: المُنتجون، الجيش، و الحكّام، وأطلق كذبة نبيلة عظيمة حتي يقنع الجميع باتباع هذا الهيكل. |
Bunlar asil meşgalelerdir ve hayatı sürdürmek için gereklidir. | Open Subtitles | هي حرف نبيلة و مهمة لكي نحافظ على الحياة |
Bence de. Kadınlar çok asil yaratıklar. | Open Subtitles | النساء مخلوقات نبيلة انهم مستمرين في حمل أسمك |
Hepimizin içinde asil ve temiz birşeyler var. | Open Subtitles | لدينا جميعاً أشياء نبيلة و محترمة بداخلنا |
Geri kalan sayfaları boş, asil bir hayatın eylemleri ile doldurulmak üzere. | Open Subtitles | بقية الأوراق فارغة لكي يملأها بأعمال حياة نبيلة |
Rahibelerden biri genç, soylu ve aynı zamanda çok da güzel bir kadınmış. | Open Subtitles | كان هناك دير مشهور بالعفة و كانت هناك شابة نبيلة فاتنة |
Gününüzü soylu düşünceler içerisinde tembelce uzanarak geçiriyorsunuz. | Open Subtitles | تقضى اليوم بكامله وأنت تسترخى على فراش وثير بأفكار نبيلة |
Biraz da olsa soylu kanı olan saygın bir dulun kızıydım. | Open Subtitles | وكنت ابنة أرملة محترمة ببعض من الأصول نبيلة |
Seni, muhteşem mücevherlerini iyi bir amaç için bağışlamak isteyen zengin bir soylu sandım. | Open Subtitles | إعتقدت أنكى إمرأة نبيلة غنية تتبرعى . بمجواهرتك المبهرجة من أجل قضيتك الإنسانية |
Parayı böyle yüce sebeplerden ötürü istediğini öğrenince daha çok üzüldüm. | Open Subtitles | تعرفين,خاصة أنه الان اعرف انك أردت أن تستخدمي المال لأسباب نبيلة |
Nabila, Çin büyükelçisiyle bir toplantının olduğunu söyledi. | Open Subtitles | نبيلة ذكرت بأن لديك اجتماع مع السفير الصيني |
Girmek üzere olduğun bu onurlu savaş... seni insanların önüne geçirebilecek türden bir macera. | Open Subtitles | إنها معركة نبيلة تلك التي ستنضم إليها قريباً إنها من نوع المغامرات التي يمكن أن تضع الشخص فوق الجميع |
asalet geçen yıldı. Bu yıl para alıyorum. | Open Subtitles | كانت نبيلة السنة الماضية هذه السنة يدفعون لى أجرتى |
Annemiz asildi, ama soyu avama dayanıyordu. | Open Subtitles | أمنا كانت نبيلة و لكن اصلها أن من العامة |
Olaya böyle bakman çok Asilce bir davranış. | Open Subtitles | أعتقد أنها وسيلة نبيلة . لإلقاء نظرة على الوضع |
Bir soylu olarak, kontes köylülerini ölüme mahkum edebilir. | Open Subtitles | كونها إمرأة نبيلة يجعلها لها حق سيادى أن تعاقب بالموت أى من رعاياها |
Artık sizden emir almıyorum Barones. | Open Subtitles | لم أعُد أتلقّى الأوامر منكِ، يا نبيلة |
Kazanılmaz gibi görünen bir savaşa girmek, davanın asaletini gölgelemez. | Open Subtitles | القتال في حرب يبدو الفوز فيها مستحيلا لا يجعلها غير نبيلة |
Bunu, çeşitli nedenlerle, bazen ahlaksızca, bazen soyluca belli ettirmeden yapmaları istenir. | Open Subtitles | لأسباب مختلفة التي أحياناً ماتكون منحرفة... وأحياناً نبيلة فهم مصممين على ألا ينفضح أمرهم |
İyi bir ailede doğmuş ama parası ve mevkiisi yok. | Open Subtitles | إنه من سلالة نبيلة لكنه لا يملك أموالاً أو منصباً |
Şimdi senin için yeterince soyluyum. | Open Subtitles | هل أنا نبيلة بما يكفي بالنسبة لك الآن؟ |