Işık direğindeki bakır teli çalarken elektrik mi çarptı yoksa? | Open Subtitles | صعق نفسه وهُو يُحاول سرقة أسلاك نحاسية من عمود إضاءة. |
O uluslarının birçoğu toprağa hiç bakır hat döşemeden günümüzde kusursuz telekomünikasyonlara sahipler. | TED | إن العديد من هذه البلاد تمتلك اتصالات ممتازة اليوم دون وضع أسلاك نحاسية في الأرض أبداً. |
Ama sonunda, bakır levha gravürleri ve tipo açıklamalarını kullanarak hikâyeyi korumaya koyuldum. | TED | لكن في الحقيقة، شرعت في الحفاظ على القصة من خلال النقش على لوحات نحاسية ووصف طبعات مجسمة لها. |
Paris sokaklarında yerleşik bulunan, 135 pirinç marka tam da bu kilisenin içinden geçen dünyanın başlangıç meridyenini gösterir. | Open Subtitles | وُضع في شوارع باريس 135علامة نحاسية تشير إلى أول الإشارات الدينية .. و التي عبرت من هذه الكنيسة .. |
bakır bir stent koyduk ve bu bakır stent arteri aşındırarak kalp krizlerine neden olacaktı. | TED | سنقوم بتركيب دعامات نحاسية وهذه الدعامات النحاسية ستؤدي إلى تآكل الشرايين وتسبب نوبات قلبية. |
Parlak bakır güğümler Sıcak yün eldivenler | Open Subtitles | غلايات نحاسية لامعة و قفازات صوفية دافئة |
Parlak bakır güğümler Sıcak yün eldivenler | Open Subtitles | غلايات نحاسية لامعة و قفازات صوفية دافئة |
Rus. Bu, yoğun bakır karışımlı altın. Bahriyedeyken bu tip dişçilik görmüştüm. | Open Subtitles | إنه ذهبي ممزوج بشوائب نحاسية ثقيلة لقد رأيت هذا النوع من الأسنان عندما كنت في الجيش |
Kendine iyi bak. Bu arada bu şimdiye dek gördüğüm en iyi tesisat işiydi. Bir sürü değişik bakır boru, Küçük kızı buldun mu? | Open Subtitles | أنابيب نحاسية متقنة هل وجدتِ الفتاة الصغيرة؟ |
İnsanlara göre kan, bakır gibi kokar. Bir kavanoz bozukluk gibi. | Open Subtitles | بالنسبة للبشر, فالدم رائحته نحاسية, كمرطبان من البنسات |
Sıradan bir bakır halka ışını izlediği yola koyulduğunda, dalgalar rahatsız oluyor ve bozuluyor. | Open Subtitles | عند وضع حلقة نحاسية عادية في طريقها تضطرب الموجات |
O zamanda, Mermilerin bakır kaplamaları yoktu, yani damarlarından kaynar sular akıyor gibi olurdu. | Open Subtitles | الآن، تلك الأيام الرصاص لم يكن له سترة نحاسية لذا هو كَانَ مثل صَبّ الماءِ الحارِ من خلال عروقِكَ |
Harika bir yapı, orijinal orta çağ motifleri, bakır boru tesisatı. | Open Subtitles | ومن الذي بحوزته النقود؟ الهيكل رائع والتفاصيل من منتصف القرن رائع، مواسير نحاسية جديدة |
Çünkü en son bakır boru gönderdiğimde bunun aynısı bir kutu kullanmıştım. | Open Subtitles | آخر مرة إستخدمتُ أنابيب نحاسية كان الصندوق مُشابهاً لهذا تماماً |
Avrupalı bir çevre bilimci, demirin toprağın verimliliğe zarar verdiği fikrini ortaya attıktan sonra, tarımda bakır aletler kullanılması baya yaygınlaştı. | Open Subtitles | قد أصبح رائجاً للمزارعين استعمال أدوات نحاسية بعدما حث علماء البيئة الأوروبيون على فكرة على التسميد المعدني للتربة |
Kocam beni terkediyor, sonra tekrar geliyor, bakır tel çalmaktan hapishaneye giriyor. | Open Subtitles | زوجي يتركني ثم يعود يلقي بنفسه في السجن لسرقته اسلاك نحاسية |
Sonra etrafına birkaç bakır kablo sardı, tabii beklenildiği gibi onu prize taktı. | Open Subtitles | لذا لف أسلاك نحاسية حوله. وبالتأكيد أوصل السلك ورميته صعقًا لآخر الردهة. |
Elinde pirinç düğmeli mavi bir ceket olan bir adam ve Amerikano sipariş eden bir adam vardı. | Open Subtitles | . كان هنالك رجل يرتدي معطفاً ازرق بأزرارٍ نحاسية . و الرجل الذي طلب القهوة الأمريكية |
pirinç saplı maun ağacından yapılma üç tabut, ölü astronotların çocukları için üç yeni baba ve kendim için de siyah bir takım istiyorum. | Open Subtitles | حسناً، أنا بحاجة لثلاثة توابيت من خشب الماهغوني بمقابض نحاسية ثلاثة آباء جدد لأجل أطفال رواد الفضاء الميتين |
Eski pirinç ve bakır. | TED | وكان هنالك اسلاك نحاسية قديمة |
İlk olarak, bakırdan şeyler yaptım... ve parmaklarımı güçlendirdim. | Open Subtitles | لقد بدأت في صنع أدوات نحاسية و هكذا قويت أصابعي |