Bu planının bir parçası olabilir, Bir çeşit intikam için. | Open Subtitles | يُمكنُ أن تكونَ هذه واحدة من خططِه، نوعٌ من الانتقام |
Bir çok kadının eteğinin altında giydiği Bir çeşit giyecek. | Open Subtitles | إنّه نوعٌ من الملابس الذي ترتديه أغلب النساء تحت تنّوراتهم |
Bilmiyorum. Bir çeşit virüs, insanları bu şeylere çeviriyor. Ama neden? | Open Subtitles | لا أعرف، نوعٌ من الفيروسات يقوم بتحويل البشر لهذه الأشياء ، لكن لماذا ؟ |
Sanki Bir tür kazazede pişmanlığı yaşıyordum. | TED | كان لدي نوعٌ من تأنيب الضمير الذي يحس به الناجون. |
Keşif ve sömürü arasında Bir tür doğal gerilim var. | TED | هناك نوعٌ من التوتر الطبيعي بين الاستكشاف والاستغلال. |
Ve o ifadede, o düzeltmede Bir çeşit sıcaklık bulacaksın. | Open Subtitles | وفي هذا التعبير, هذا التصحيح سوف يكون هناك نوعٌ من الحب. |
Bir çeşit kapı ve azıcık vurmak onu harekete geçirir. | Open Subtitles | نوعٌ من الأبواب. والنقر الخفيف عليها سوف يُنشِّطها. |
Bak evladım, insanın hayatındaki üzüntüyü saklamak için öğrendiği Bir çeşit kahkaha vardır. | Open Subtitles | أنظري يا عزيزتي، هناك نوعٌ من الضحك.. الذي يُعلّم الشخص أن يُخفي معاناته في الحياة.. |
Beni Bir çeşit egomanyak falan mı sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقدين أنه لدي نوعٌ من الهوس بالذات ؟ |
Denizin dibine bağlanmış Bir çeşit su altı patlayıcısı. | Open Subtitles | إنه نوعٌ من المتفجرات تحت المائيّة مربوطةٌ على قاع البحر |
Yüzünde eskrimden kalma Bir çeşit yara izi vardı. | Open Subtitles | لديه نوعٌ من الندبة على خده من المبارزة أو من .. |
Bu Bir çeşit barışçıl ilk temassa, niye bir değil de on iki cisim göndersinler? | Open Subtitles | لو كان هذا نوعٌ من الإلتزام السلمي المبديء لم قاموا بإرسال إثنا عشر؟ |
Bir çeşit asilliğin vardı doğuştan gelen değil karakterinden gelen bir asillik. | Open Subtitles | لديك نوعٌ من النبالة ليست بالوراثة إنما بالشخصية. |
Yani bu, bu şeyin Bir çeşit öfke patlamasıydı. | TED | ذلك هو نوعٌ من الغضب على شيء. |
Sean'ın Bir çeşit öğrenme yetersizliği vardı. | Open Subtitles | شون" ، كان لديه نوعٌ من الإعاقة الفكرية" |
Ekmek, tereyağı ve kuruüzümden yapılan Bir tür muhallebi. | Open Subtitles | هو نوعٌ من الحلوى, يُصنع مع الخبز والزبدة والزبيب |
Bugün buraya geldiginizde aranizda Bir tür sogukluk, bir mesafe vardi. | Open Subtitles | حينما وصلتما إلى هنا, كانت هناك... مسافة بينكما, نوعٌ من الجفاء. |
Bu Bir tür güç gösterisi mi? | Open Subtitles | هل تمارس عليَ نوعٌ من أنواع السلطة الغريبة ؟ |
Ta ki büyük bir patlama gerçekleştirene kadar varlığından bile haberdar olmadığımız Bir tür yıldız. | Open Subtitles | نوعٌ من النجوم لم نعرف حتى بوجودها حتى أفصَح عنها التوهّج العظيم |
Dünya liderleri hakkında güçlü fikri olan Bir tür yazar. Bu da onu yarım düzine ülkede istenmeyen adam yapıyor. | Open Subtitles | إنّه نوعٌ من الكُتّاب ذوي الرأي القويّ عن زُعماء العالم .ممّا يجعله شخصًا غير مرغوب فيه بعددٍ من البلدان |
Bu tam olarak yıkımdan önceki Bir tür kibir. | Open Subtitles | هذا بالضبط نوعٌ من الغطرسة الذي يأتي قبل الخريف |