Bu yükseklikte elimde olanlar sadece ağrı kesici ve steroidle doldurulmuş şırıngalarla dolu iki plastik çantaydı. | TED | والمواد الوحيدة التي كنت أملك على هذا الإرتفاع كانت حقيبتين من البلاستيك مليئة بإبر معبئة مسبقاً بمسكنات ومنشطات |
Bu yükseklikte, yiyeceksiz kedi yavrusu kadar aciziz. | Open Subtitles | على هذا الإرتفاع وبدون طعام نحن ضعفاء كالقطط |
Bu yükseklikte bir bomba, uçağı parçalara ayırır. | Open Subtitles | على هذا الإرتفاع القنبلة ستمزّق هذه الطائرة أجزاءًا، |
Kimse o kadar yüksekten atlayıp da o hızla hayatta kalamaz, anlıyor musun? | Open Subtitles | لا أحد يقفز من طائرة (بوينغ) 747 ومن هذا الإرتفاع ويعيش -أتفهم ذلك؟ |
İyi de insanın bu yükseklikten bu derece zarar görebilecek bir hıza erişmesi mümkün değil. | Open Subtitles | أجل ، بالتأكيد ، لكن من هذا الإرتفاع السقوط لم يكن لينتج سرعة تفعل هذا |
Masamda Bu yükseklikte bir yığın var. | Open Subtitles | هناك كومة بحوالي هذا الإرتفاع فوق مكتبي |
Sezgilerim Bu yükseklikte çok iyi ve Jenna'nın keyfinin kaçmasını istemediğini seziyorum. | Open Subtitles | سطوعي قوي جداً في هذا الإرتفاع وأنا أستشعر بأن (جينا) لا تريد أن تُقتل مُتعتها. |
O yükseklikte ve o hızla uyluk ve kalça kemiğindeki eklem yerinden çıkmış olmalı | Open Subtitles | من هذا الإرتفاع والسرعة التي كان يركض بها لابد أنّه تسبب في خلع فخذه من منطقة حوضه - لا يمكن انّ يكون بهذا السوء - |