Carlos, tatlım, Bu elbiseyi aslında ne tamamlar biliyor musun? | Open Subtitles | كارلوس حبيبي تعرف أن ما يجعل هذا الفستان يبرز أكثر |
Şu an burada rahatsız edici bir gerginlik hissediyorum çünkü Bu elbiseyi giymemeliydim. | TED | وإنني أشعر بأن هناك توتر غير مريح في الغرفة الآن لأنه لم يجب علي أن أرتدي هذا الفستان. |
Örneğin, bu elbise: ondan, 23.yüzyıl Kahire'sinde bir din adamının giyebileceği bir şeyler tasarlamasını istedim. | TED | مثلا، هذا الفستان: طلبت منها تصميم شيء يكون أجمل ما ارتداه كاهن في القرن 23 في مصر. |
Bu elbise, mirasım olan genetik ihaneti açığa çıkarıyor. | Open Subtitles | هذا الفستان يفاقم من الإغرار بجيناتي الوراثية والتي هي من إرثي |
Bu elbisenin borsa senetleri çıkmalı. | Open Subtitles | عليهم وضع هذا الفستان فى سوق الأوراق المالية |
İddiaya girerim, O elbise hala sana uyar. | Open Subtitles | حسنا، أراهن بأن هذا الفستان يناسبك الآن. |
Bu elbiseyi sanki en son asırlar önce giymiş gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أتعلم , آخر مرة ارتديت بها هذا الفستان يبدو بأنها كانت منذ زمن طويل جداً |
Geri dönecek olsan Bu elbiseyi alıp beni yemeğe götürmezdin. | Open Subtitles | لو كنت ستعود لما خرجنا تلك السهرة، ولما اشتريت هذا الفستان |
Bu elbiseyi ucuzluktan 1.00 dolara aldım. | Open Subtitles | أشتريت هذا الفستان من متجر الأشياء المستعمله مقابل دولار واحد كان يستحق كل مليم |
Bu elbiseyi seçtim, çünkü en sevdiğin rengin pembe olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لقد أخترت هذا الفستان لأن الوردى هو لونك المفضل |
Aslında Bu elbiseyi hazırlayan sensin biliyorsun? | Open Subtitles | أتعليمن أنكِ فى الحقيقة جعلتى هذا الفستان مناسباً |
Demek istediğim Bu elbise sana çok yakışıyor. | Open Subtitles | كنت انتظر إخبارك بمدى روعة هذا الفستان عليك |
- Hey, Bu elbise kıçımı büyük mü gösteriyor? | Open Subtitles | اوه هاي, هل هذا الفستان يجعل اردافي سمينه اوه ,نعــــــم |
Bu elbise üzerinde en az çıkardığın zaman olacağı kadar güzel durmuş. | Open Subtitles | أكيد هذا الفستان سيبدو أكثر جمالا فور نزعه |
Bu elbisenin borsa senetleri çıkmalı. | Open Subtitles | عليهم وضع هذا الفستان فى سوق الأوراق المالية |
Ya da belki istemiyorsundur. O elbise sana pek yakışmış, eminim çatı katında yaşamak da yakışıyordur. | Open Subtitles | هذا الفستان يناسبكِ وكذلك العيش في شقة الطابق الأعلى ، أنا متأكدة |
Sana O elbiseyi ben mi aldım, seni pislik? | Open Subtitles | هل قمت بشراء هذا الفستان لكِ أيّتها العاهرة ؟ |
Bu elbiseye dokunursan, bir daha buraya asla adımını atamazsın. | Open Subtitles | اذا لمست هذا الفستان لن تطأ قدمك هذا المكان ثانية |
Aslında Bu kıyafet için epey zaman harcadım. | Open Subtitles | في الحقيقة لقد قضيت الكثير من الوقت مع هذا الفستان |
bu gelinliği deniyordum, bu kadın bana saldırdı. | Open Subtitles | كنتُ أجرّب ارتداء هذا الفستان و قامت هذه الفتاة بمهاجمتي |
O elbisenin etekleri uçuştuğunda kimse kulaklara bakmaz. | Open Subtitles | فعندما يتطاير هذا الفستان لن ينظر أحد إلى أذنيك |
Da. Biz de giydiğin Bu elbiseden giymek zorunda mıyız? | Open Subtitles | هذا الفستان الذي ترتديه، أيجب أن نرتدي مثله نحن أيضاً؟ |
Ah tanrım, Michael, Bu elbiseyle, Bowie'den çok daha tatlısın! | Open Subtitles | يا الهي , مايكل , في هذا . الفستان انت اجمل من بووي |
Çünkü bu kıyafeti çizme ile giymiyorum. | Open Subtitles | تثلج في تشارلستون، لأني لن ألبس هذا الفستان مع الأبوات |
Şu elbiseyi çıkarmama yardım etsen? | Open Subtitles | تعرف أنني أحتاج لمساعدة لخلع هذا الفستان |
Bu kıyafetin bize felaket getireceğini sana söylemiştim. | Open Subtitles | قلت لك بأن هذا الفستان سيجلب الحزن |
Ne güzel bir yüz, ne güzel bir elbise, Ne güzel bir gülümseme, ne güzelim | Open Subtitles | هذا الوجه الجميل، هذا الفستان الجميل هذه الإبتسامة الجميلة، هذا الجمال |