bu, park yönetimine inanılmaz bir baskı ve sorumluluk yüklüyor. | TED | هذا يضع ضغط كبير ومسئولية على إدارة المحمية الطبيعية. |
Bence bu vatandaşlık hakları için ciddi bir tehdit oluşturuyor. | TED | أعتقد أن هذا يضع خطرًا حقيقيًا على الحريات المدنية. |
bu durum akıllı telefonlarımızı, büyüyen gezegensel bilmeceyle dolaştırıyor. | TED | هذا يضع هواتفنا بشكل لا ينفصم مع تنامي هذا اللغز العالمي. |
bu, gerçekten ilgilendiğinizi ve fazlasını yapmayı istediğinizi gösteren ek çabanızı ortaya koyar. | TED | هذا يضع جهداً إضافياً للدلالة على اهتمامك وأنك مستعد لتقديم ما هو أكثر من ذلك. |
bu hepimiz için büyük bir talihsizlik. | Open Subtitles | إن هذا يضع المواطن العادى فى وضع غير موات |
Söylemem gerek, bu üzerimde çok baskı oluşturuyor. | Open Subtitles | علي ان أخبرك هذا يضع الكثير من الضغوط علي |
Sam, söylemeliyim ki, bu ilişkimizi gerçekten etkileyecek. | Open Subtitles | سام , عليّ القول هذا يضع عائقا كبيرا في علاقتنا أجل , أخبريني بذلك؟ |
Ama bu diğer tanıkları daha da baskı altına sokacak. | Open Subtitles | هذا يضع مزيد من الضغوط على الشهود الآخرين |
Eminim bu durum birçok insanı zor duruma sokuyordur. | Open Subtitles | وانا متاكد بان هذا يضع الكثير من الناس في قفص الاتهام |
bu gördüğüm en kaba psikolojizm olmakla beraber 1890'lı yıllarda Gottlob Frege tarafından saçmalık olduğu kanıtlanmıştır. | Open Subtitles | ولذلك , هذا يضع استنتاجاتك تحت مثالي هذه نظرية النفس غزيرة النمو وقد تم كشفه بشكل حاسم كبقايا طعام |
bu, Tyler'i aritmi* riskine atar mı? | Open Subtitles | هل هذا يضع تايلر في خطر عدم انتظام ضربات القلب؟ |
Leslie, sana saygımdan, grubunla görüşeceğim, fakat umarım bu çılgınlığa bir son vermiş oluruz. | Open Subtitles | ليزلي من باب أحترامي لك سأقوم بمقابلة مجموعتك ولكن ، أتمنى بأن هذا يضع حد لنهاية الجنون |
bu sağlam bir araç hırsızlığı, ekipman kullanarak çalmak diğer şöförleri tehlikeye atmak, ağır hasar, dalaşma ve diğer insanları korkutmak. | Open Subtitles | هذا فاقم حوادث المركبات والخطر على الطرقات وضرر الإجرام هذا يضع الناس في خوف العنف |
Eğer orada birinin, yaşayabilelim diye parametrelerle oynadığına inanıyorsanız bu, varlığımızı gerçeğin merkezine yerleştiriyor. | Open Subtitles | إذا كنت تعتقد أن هناك شخص ما يهتم ويعدل البارامترات بحيث يمكنك الوجود هذا يضع وجودنا في صميم الواقع |
bu da tedaviye ulaşma konusunda zorunlu tedbirler alınması demek. | Open Subtitles | هذا يضع قيود صعبة لكيفية الحصول على العلاج |
bu üç kızdan birinin direksiyonda olduğuna dair kanıtınız yok değil mi? | Open Subtitles | و لكن ليس هناك دليل هذا يضع واحدة من هذه الفتيات الثلاث وراء عجلة القيادة |
Fakat eğer ruh denilen şeye inanıyorsan, bu dünyanın ötesinde bir şeye bu tüm konuya farklı bir açı getirmiş olur. | Open Subtitles | لكنك إذا كنت تؤمن بوجود الروح شيء أقوى من هذا العالم هذا يضع منظوراً مختلفاً للأمر |
bu hayalini sonlandırıyor galiba. | Open Subtitles | حسنا، إذن، أفترض أن هذا يضع حدا لأحلام اليقظة الخاصة بك |
Belki başka bir kıskanç sevgili ama bu bizi en başa döndürür. | Open Subtitles | لذلك، عاشق غيور أخرى ربما، ولكن هذا يضع لنا فقط إلى الوراء في مربع واحد. |
Doktor, bu hayaletimizi 80 milyon vuruşa koyuyor. | Open Subtitles | دكتور ، هذا يضع شبحنا على بعد 80مليون كم |