Bu aygıt, beyindeki elektriksel aktiviteyi uyarıyor. | Open Subtitles | هذه الأداة تحفّز النشاط الكهربائي في الدماغ. |
Bu aygıt daha önce Anubis'e sadık bir Jaffa'dan ele geçirildi. | Open Subtitles | هذه الأداة مشتراه من جافا , كان موالياً لأنوبيس |
Camilla ile birlikte diğer kuruluşlara bu araç hakkında konuşmak ve konuşma sürecinde yardımcı olmasını anlatmak için gittik, çünkü bazen gerçekten tuhaf konuşmalar oluyor. | TED | نذهب أنا وكاميلا الآن للمنظمات الأخرى للتحدث عن هذه الأداة وكيف بإمكانها أن تساعد في مناقشة والحديث عن مواضيع حساسة، |
bu araç, herkese, hem kendi fikirlerini söylemeleri hem de kendilerini, fikirlerinden ayırmaları için yardımcı oluyor. Böylece, üst bir seviyeden görebiliyorlar. | TED | هذه الأداة تساعد الناس في التعبير عن آرائهم ومن ثم فصل أنفسهم عن آرائهم ليتمكنوا من رؤية الأشياء من منظور أعلى. |
bu aleti kullanmazsan daha iyi olacağını garanti ederim. | Open Subtitles | نعم، توقف عن استخدام هذه الأداة.. وسأضمن أن يتحسن أدائي |
Bu cihaz, Eliam'ın önerdiği gibi gemiyi durdurmaya mı çalışıyor? | Open Subtitles | هذه الأداة محاولة لإيقاف السفينة كما اقترح الإنكاران اليام |
Fox Haberde çalışmak için, bütün yapmanız gereken bu cihazı çalıştırabilmek. | Open Subtitles | لتعمل في قناة فوكس الإخبارية، كل ما عليك أن تكون قادرا على فعله هو تشغيل هذه الأداة. |
Makineyi bu cihazla yollama riskine giremeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا المُخاطرة بنقل هذه الأداة بالآلة |
bu alet kullanma becerisinin akıllı imalat ve tarım için uygulamaları olacaktır. | TED | هذه الأداة تستخدم قدرة سوف يكون لها تطبيقات في الصناعة و الزراعة الذكية. |
Bu aygıt onu dengeleyecek. | Open Subtitles | و يفترض من هذه الأداة أن تجعله مستقر |
- Bu aygıt bir sinyal gönderiyor. | Open Subtitles | - هذه الأداة تبعث إشارة. |
bu araç hâlâ bana günümüze yakışmıyormuş gibi geliyor. | Open Subtitles | ما زالت هذه الأداة تفاجئني بشكل مزعج حتى هذه اللحظة |
bu araç teşhis koyulmuş kişiler için bir sistem sağlıyor; onların müdürleri, bakıcıları ve çalışma arkadaşlarının kanser hakkında bir konuşma yapmalarını ve çalışma desteği göstermelerini sağlıyor. | TED | وفرت هذه الأداة إطار العمل لتواصل هؤلاء الذين تم تشخيصهم بالسرطان، مديريهم، مستقبلهم المهني وزملائهم في العمل لإجراء محادثات حول السرطان والدعم المتوفر من العمل. |
Ama heyecan ve umut doluyum çünkü bunu doğru ve dikkatli kullanırsak bu araç herkesin dünyaya yaptığı pozitif etkiyi büyük çapta ölçeklendirerek istediğimiz geleceğe yön vermemize yardım edecek. | TED | ولكنني متحمس ومتفائل لأنه إذا استخدمناها بطريقة صحيحة وبعناية بإمكان هذه الأداة أن تسمح للتأثير الإيجابي لأي شخص في العالم أن يُعرف على نطاق واسع وتساعد حقاً في تشكيل مستقبلنا بالطريقة التي نريدها. |
Beyin dalgalarını ileten bu aleti ben ürettim. | Open Subtitles | هذه الأداة التي صنعتها تنقل الموجات الدماغية |
bu aleti yüzüme giymek zorunda olmam beni endişelendirmişti. | TED | كنت قلقة جداً من إضطراري لإرتداء هذه الأداة على وجهي . |
Patlayıcı etkisini en basit ve emin bir şekilde size göstermek üzere çok dikkatli hareket ederek yalnızca birkaç damla aktarmak için bu aleti kullanıyorum. | Open Subtitles | كي أريكم تأثيره الانفجاري بأقصى بساطة وأمان أستخدم هذه الأداة لأنقل بعناية شديدة... |
"Bu benim icad_BAR_m." "Bu cihaz kadar görkemIi bir ºey görmemiºsinizdir." | Open Subtitles | أشك في أنكم قد تكونوا رأيتم من قبل أي شيئاً يماثل هذه الأداة روعة و عبقرية |
Bu cihaz hafıza işleme teknolojisinin biraz değişmiş sürümü. | Open Subtitles | هذه الأداة نسخه معدله قليلاً من تقنية زرع الذكريات, |
Eğer bu cihazı teğmenle iletişime geçmek için kullanırsam, doğru zamanı tutturabiliriz. | Open Subtitles | إذا تمكنا من أستخدام هذه الأداة للأتصال مع سيادة المُلازم ربما نستطيع أستخدامها في التوقيت الصحيح |
bu cihazı kullanarak cevap verin. | TED | استخدموا هذه الأداة للإجابة. |
Cerrahın kullandığı bu alet yönteminde, cerrah cihazı alır ve hastanın karnını delene kadar bastırır. | TED | والطريقة التي يستخدم فيها الجراح هذه الأداة انه يأخذها ويضغط بها بإتجاه البطن حتى تثقب البطن |