Ajan Smoot un dediğine göre, siz olmadan bu dava çözülemezmiş. | Open Subtitles | آي . يَقُولُ الوكيلُ سموت ليس هناك طريق هو يُمكنُ أَنْ يَأخُذَ كسّرتْ هذه الحالةِ بدونك. |
bu dava hakkında her şeyi öğrenmek için iki saatin var. | Open Subtitles | عِنْدَكَ ساعتان للتَعَلّم كُلّ شيء الذي أنت يُمْكِنُ أَنْ حول هذه الحالةِ. |
Melissa, bu dava için 6 aydır birlikte çalışıyoruz. | Open Subtitles | ميليسا، نحن نَبْني هذه الحالةِ سوية لستّة شهورِ. ماذا يجري؟ |
bu durumda hiç bir kanıt yoktur suça katılımı daha önce bahsedilen olaylarda ve dolayısıyla onun bilinçli ve gönüllü olduğuna dair her hangi kanıt yoktur adli olaylarda katkısı... | Open Subtitles | في هذه الحالةِ ليس هناك دليل لإشتراكِ المُتَّهمينِ في الأحداثِ المَذْكُورةِ سابقاً، |
Bu davayı kazanmak zorundayız. Hiçbir şey için değilse bile, iç huzuru için. | Open Subtitles | نحن يَجِبُ أَنْ نَرْبحُ هذه الحالةِ لراحةِ البال، على الأقل. |
Bu vak'ada ise kan yerleştirme teorisi geçerli tek açıklama gibi duruyor. | Open Subtitles | ورغم ذلك، في هذه الحالةِ الجديدةِ، بَعْض الواسعِ مؤامرة نباتِ دمِّ التفسير الفعّال الوحيد. التركيب بإِنَّهُ يَجِبُ أَنْ يَكُونَ الدمّ الذي نحن نَتحدّثُ عنهم، |
Ama kabul etmelisin ki bu davada her şey var. | Open Subtitles | لَكنَّك يَجِبُ أَنْ تَعترفَ هذه الحالةِ لَها هي كُلّ: |
Her ne kadar bu dava umduğumuz gibi son bulmasa da, verdiğiniz hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz. | Open Subtitles | وبالرغم من أنَّ هذه الحالةِ لَمْ تنتهي بالضبط بالطريقة التي تأملناها أنا شاكرة لخدماتكَ. |
Jim, kadın bana öyle şeyler söyledi ki... bu dava hakkında bunları bilmesi imkansız. | Open Subtitles | جيِم، أخبرتْني أشياءَ بأنّها لا تَستطيعُ أَنْ تَعْرفَ من المحتمل حول هذه الحالةِ. |
Yani bu dava bir köşeye bırakılmıştı. | Open Subtitles | هذه الحالةِ كَانَ عِنْدَها نوعُ سَاقِط مِنْ الرادارِ. |
bu dava daha baştan imkansızdı. | Open Subtitles | لكن هذه الحالةِ صغيرة جداً بالنسبة لة . . |
Ama bu dava onun gibi birisi için küçük bir dava. | Open Subtitles | لكن هذه الحالةِ صغيرة جداً بالنسبة لة . . |
Efendim, bu dava bir Hintlinin... ülkesine ve evine dönme olayı değil. | Open Subtitles | سيدي هذه الحالةِ لَيستْ قاتلَ لإعادة هند... إلى بلادِه أَو بيتِه. هذه القضية تقاتلُ لإعادة رجلِ... |
Ve seni tutukladığımda, bu dava, rahibeninkinden bile daha sıkı olacak. | Open Subtitles | عندما أنا أُنزلُك، هذه الحالةِ سَتصْبَحُ أشدَّ مِنْ vest l عذراء. Heh. |
Ama bu durumda, yayda basınç var. Parmakta değil. | Open Subtitles | لكن في هذه الحالةِ هناك ضغط على القوسِ ولَيسَ إصبعَ القدم. |
Böyle dediğim için kusura bakma ama bu durumda bu sana bağlı değil. | Open Subtitles | أَعْرفُ، وأَعْفو عنّي لقول هذا، لكن لَرُبَّمَا في هذه الحالةِ حقَّاً إنَّها لَيسَ راجع لك. |
bu durumda, bir yüz, gölgelerin içinden zar zor seçilebilen bir yüz, bu oluyor. | Open Subtitles | في هذه الحالةِ يوجد وجه مرئي بالكاد بالظل يصبح هكذا |
Bunu kanıtlarsam Bu davayı kazanırım. | Open Subtitles | الآن، تَعْرفُ، إذا أنا يُمْكِنُ أَنْ أثبتْه، هذه الحالةِ لي. |
Bu davayı duruşma için 60 gün süreyle bağlıyorum. | Open Subtitles | أَرْبطُ هذه الحالةِ إنتهى للمحاكمةِ 60 يوم مِنْ اليوم. |
Bu arada, bu davada kime güvenebilirim diye kendine sormak isteyebilirsin belki de kimseye güvenmemelisin. | Open Subtitles | في هذه الأثناء، قَدْ تريد ان تسْألُ نفسك تَأتمنُ من في هذه الحالةِ ولَرُبَّمَا يَجِبُ أَنْ تفعل |
Zaara'nın Hindistan'a yalnız gitmesi sorumsuzca yapılan bir davranıştı. | Open Subtitles | في هذه الحالةِ... مجيئ زارة إلى الهند لِوحدها كَانَ فعل يستوجب العقاب |