| Bir de buralarda yaşayan, benimle iş kurmak isteyen insanlar var mı? | TED | ثم هل هناك أناس ممن يسكنون هذا المكان يرغبون بإقامة أعمال معي؟ |
| Şovumda göstermeye çalıştığım şey de bu. Her yerde iyi insanlar var. Her şeyin mahvedilmesi için bir kişi yeterli. | TED | هذا ما أحاول اظهاره في عرضي. هناك أناس طيبون في كل مكان. و يستحقّ الأمر شخصا واحدا ليفسد كلّ شىء. |
| Böyle birşeyin olmasına izin vermeyecek olan benim gibi insanlar var. | Open Subtitles | هناك أناس مثلي ، والذين سيحرصون . على عدم حدوث ذلك |
| Bu ofiste parası tehlikede olan bir sürü insan var. | Open Subtitles | و هناك أناس كثيرون في املكتب يملكون مالاً في الاستثمار |
| Patronum olayın kapanmasını istiyor, ve arkadaşının peşinde güçlü insanlar var. | Open Subtitles | رئيسي يريد هذه القضية مغلقة و هناك أناس أقوى من أصدقائك. |
| Ama dışarıdaki dünyada kelimeleri silah gibi kullanan insanlar var. | Open Subtitles | لكن في العالم الخارجي، هناك أناس بإمكانهم استعمال الكلمات كأسلحة |
| Burada Brezilya'daki meslektaşları tarafından şiddetle tavsiye edilen insanlar var. | Open Subtitles | هناك أناس هنا، موصى بهم بشدّة من زملاء في البرازيل |
| Tabii ki, bunlardan hoşlanmayan insanlar var ve bunu çok şaşırtıcı bulanlar var. | TED | طبعاً هناك أناس لم تٌعجب بهذه النتائج وهناك من وجدها مفاجئة تماماً |
| Hikayelere olan aşkınızı sizi maniple etmek için kullanan insanlar var. | TED | هناك أناس يستغلون حبك للقصص كي يتلاعبون بك. |
| UBV'de en önemli şeyin bu olduğunu söyleyen insanlar var. | TED | هناك أناس في مؤسسة العلوم الوطنية يجب عليهم أن يقولوا أن هذا يجب أن تكون له الأولوية. |
| Masum ve suçlu insanlar var, kurbanlar var ve suç işleyenler var. | TED | هناك أناس بريئون ومذنبون، هناك ضحايا وهناك مرتكبو جرائم. |
| Birçok yerde Ravi gibi insanlarla yan yana yürüyen Kush gibi insanlar var. | TED | هناك أناس أمثال كوش ورافي في أماكن كثيرة. |
| Zengin insanlar var, hiçbir şey yapmayabilirler ama yapıyorlar. | Open Subtitles | هناك أناس أثرياء بدرجة كافية لئن لا يفعوا شيئا، بينما هم يفعلون |
| Yeterince yiyeceği olmayan ve üşüyen açıkta insanlar var. | Open Subtitles | هناك أناس أن تواجه مشكلة صنع المعجزة التي تحدث. هناك أشخاص إن لم يكن لديك ما يكفي من الطعام . هناك الناس التي هي البرد. |
| Öyleyse hâlâ bu gezegende yaşayan insanlar var... | Open Subtitles | مازال هناك أناس كثيرون أحياء في هذا الكوكب |
| Aşağıda nefes alan insanlar var, Allah aşkına. | Open Subtitles | هناك أناس في التنفس إلى هنا، لأجلكم الله. |
| Dışarıda, kıçları pantalonlarından dışarı sarkan bir sürü kanlı, canlı insan var. | Open Subtitles | هناك أناس تتدلى أجسادهم حقاً من بناطيلهم |
| Madem Bazı insanlar bunu hak etmez yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | إن كان هناك أناس لا يستحقون ذلك فليس بوسعك عمل شيء |
| Hatta onu param parça etmeye hazır bekleyen insanlar vardı. | Open Subtitles | كان هناك أناس على أهبة الاستعداد بالمعنى الحرفي لتمزيقه إربا |
| İz bırakır. İnsanların böyle bir şeyin olduğunu bildiğini söylemiştim. | Open Subtitles | ترك ذلك أثرا, أخبرتك أنه هناك أناس آخرون يعرفون القصة |
| Sızdıran bu kutuya daha çok para, daha çok yardım yağdırmamız... ...gerektiğini düşünen kişiler var. | TED | هناك أناس يعتقدون أنه ينبغي ضخ المزيد من الأموال ، مزيد من المساعدات إلى هذه الوعاء الذي يسرب. |
| Seni de test eden ve fişini çekecek birileri var mı? | Open Subtitles | هل هناك أناس تختبركم وقد تغلقكم؟ |
| Uçaktaki her şeyi listeleyip ülkenin her yerinde tüm çalıntı parçaları listeleyip izleyen tehlikeli adamlar onlar. | Open Subtitles | هناك أناس خطرون يراقبون كل البضائع المسروقة في هذا البلد للوصول لأي شيء يدلهم إلى الطائرة |
| Bu gibi durumlardan kurtulmak için sahte kimlikler kullanan insanlar olmuştur. | Open Subtitles | هناك أناس يزورون هوياتهم، للخروج من موقف كهذا فحسب |
| Tipik olarak çalıştığımız yerde, günde bir ila üç dolar arasında kazanan insanlar vardır. | TED | حيث نعمل عادةً، هناك أناس يجنون بين دولار إلى ثلاثة دولارات يومياً. |