Filminde sırtında bir boşluk var, böylece geleceği görebiliyor. | Open Subtitles | في الفيلم كان هناك فراغ على ظهره يمكنك رؤية المستقبل من خلاله |
Kan izlerinde bir boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ في نمط انتشار الدماء |
Kanda boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ في المقعد لم يلوحه ترشيش الدم |
Çiftlik evindeki son teslimatta verdiği paket boş çıktı. | Open Subtitles | خلال التسليم فى المزرعة ان هناك فراغ |
Bundan üç yıl sonra onu tekrar düşündüğünde içinde bir boşluk hissedeceksin. | Open Subtitles | نعم بعد ثلاثة أعوام من الان عندما تتذكره سيكون هناك فراغ كبير |
- Ailede büyük bir boşluk vardı ve onu ben doldurdum. | Open Subtitles | كان هناك فراغ في هذه العائلة . وانا ملأتة كلا . |
Biliyor musun 5 yıl kadar önce içimdeki anlamsız seks ile doldurulamayacak boşluğu fark ettim. | Open Subtitles | أتعلم ماذا؟ قبل خمسة أعوام استنتجت أن هناك فراغ في داخلي |
Arkadaki duvarda boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ... على الحائط الخلفي |
Aramızda büyük bir boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ هائل بيننا |
Binanın ortasında hâlâ çok fazla boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ كبير في وسط المبنى |
Kanda bir boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ في الــــدم |
Yeterince boşluk var. | Open Subtitles | نعم, هناك فراغ كافٍ. |
Sağ tarafta bir boşluk var. | Open Subtitles | هناك فراغ على اليمين |
Bir boşluk var Jerry. bir boşluk. | Open Subtitles | هناك فراغ (جيري)، هناك فراغ |
Çiftlik evindeki son teslimatta verdiği paket boş çıktı. | Open Subtitles | خلال التسليم فى المزرعة ان هناك فراغ |
Evet, ben gidersem bir boşluk oluşur ama benim diğer tarafta destek kuvvetleriyle birlikte yeni malzemeler ve hepimize bigmaclerle geleceğimi bilerek rahatlardınız. | Open Subtitles | مؤكد، سيكون هناك فراغ في غيابي لكن يمكنكم جميعًا الشعور بالراحة بمعرفة أنني سأكون على الجانب الآخر أترأس الجهود للعودة بالتعزيزات والمؤن الطازجة |
Onsuz Five Points'te doldurulması güç bir boşluk olacak. | Open Subtitles | , بدون وجوده في فايف بوينتس سيكون هناك فراغ هائل |
Ama hayatında bir boşluk vardı ve hiçbir meditasyon ve tofu bu eksikliği dolduramıyordu. | Open Subtitles | لكن كان هناك فراغ في حياتها وكمية التأمل و "التوفو" لم تكفي لسد هذا الفراغ "التوفو= أكلة آسيوية" |
Sen evlendin bile. Hayatımda bir boşluk vardı ve Walter onu doldurdu. | Open Subtitles | حسناً، حسبتُ كان هناك فراغ في حياتي و(والتر) ملئه. |
Biliyor musun 5 yıl kadar önce içimdeki anlamsız seks ile doldurulamayacak boşluğu fark ettim. | Open Subtitles | أتعلم ماذا؟ قبل خمسة أعوام استنتجت أن هناك فراغ في داخلي |