Bu masada bir sürü yer var. Neden iskemlelerinizi ayırmıyorsunuz? Kalsın, teşekkür ederiz. | Open Subtitles | هناك متسع كبير على هذه الطاولة، لمَ لا تبعدوا كراسيكم قليلاً؟ |
Birinci trimesterde, embriyoyu tutacak kadar yer var. | Open Subtitles | هناك متسع كبير للجنين خلال الأشهر الثلاثة الأولى |
Arkada beklemek zorunda kalabilirsin, çünkü kanepe senin için yer var mı, bilmiyorum. | Open Subtitles | قد تضطر للبقاء هنا، لأنني لا أعلم إن كان هناك متسع لك على الأريكة. |
Evet, bunu tartışırız, hala yeterince vakit var. | Open Subtitles | نعم سنتناقش بالامر لكن لا يزال هناك متسع من الوقت |
Endişelenme Lisa. Daha çok vakit var. | Open Subtitles | لا تقلقي ليسا لا يزال هناك متسع من الوقت |
Tezgahın arkasında boş yerimiz var. | Open Subtitles | وما زال هناك متسع من المجال خلف الطاولة |
Ama bunun bir sonucu olarak anlıyorum ki, yalnızca benim sanatsal eylemlerim için değil, bir çok başka sanatsal uygulama için de yer var. | TED | ولكن وكنتيجة لذلك الأمر، أجد أنه ليس هناك فقط متسع من أجل ممارستي الفنية، بل إن هناك متسع للكثير من الممارسات الفنية الأخرى. |
Çevrede bol yer var. | Open Subtitles | هناك متسع فى المكان لنا نحن الأثنين |
Herkese yetecek kadar yer var. | Open Subtitles | لا زال هناك متسع للتوبة للجميع |
Birtane daha ve ordayız. -Sence birtane daha için yer var mı? | Open Subtitles | -وهل تعتقد فعلاً أن هناك متسع لهذه الواحدة ؟ |
Fargo'nun arabasında bir sürü yer var gibi görünüyor. | Open Subtitles | رائع، و يبدو أن هناك متسع في السيارة فارجو . |
Pete'in vagonunda çok yer var. | Open Subtitles | هناك متسع من الفراغ في مقطورة بيّت |
Benim için yer var mı, yoksa sizi arabamla mı takip edeyim? | Open Subtitles | هل هناك متسع لى, ام أتبعكم ؟ |
Uyuyabileceğim bir sürü yer var. | Open Subtitles | هناك متسع لي لكي أنام هنا |
Daha önce bir arkadaşımı soğukkanlılıkla boğmamıştım; ama hala vakit var. | Open Subtitles | لم اخنق صديقاً من قبل ولكن هناك متسع من الوقت |
Henüz gelmedi ama daha çok vakit var. | Open Subtitles | أرجوك تزوجيني. حسنا، لا أثر له حتى الآن، لكن لازال هناك متسع من الوقت، |
Yedek hala vakit var, Hala benimsemesi olsaydı. | Open Subtitles | لا يزال هناك متسع من الوقت لتجنيب، إذا كنت لا تزال تبني. |
Böcek yaşıyor. Hâlâ vakit var. | Open Subtitles | يعيش ريبر . لا يزال هناك متسع من الوقت. |
Buradan geri dönüş yok, yani... biliyorum, hayatta beklentin bu değil, ama yine de istersen, bir kişilik daha yerimiz var. | Open Subtitles | ...لا مجال للتراجع الآن ، لذا أعرف أنك لم تخططي أن تكون حياتك هكذا لكن في حالة كنتي راغبة ، هناك متسع في الغرفة لشخص آخر |