Şu görüş alanı meselesi var, yani teknoloji bir şekilde aslında gözlükleri giyerek gördüğünüzden daha fazla bir görüntü gösteriyor. | TED | هناك مسألة متعلقة بمجال الرؤية، بطرقة ما ترينا التكنولوجيا رؤية أوسع مما يمكن أن تراه عبر النظارة. |
Birde 12 milyon dolar meselesi var. | Open Subtitles | الآن، هناك مسألة الـ 12 مليون دولار البسيطة |
Burada yetki alanıma giren bir ulusal güvenlik sorunu var. | Open Subtitles | تعرف, هناك مسألة أمن قومي هنا ألا و هي سلطتي القضائية ليس من المفترض أن يعرف هو |
Yardımını istediğim hassas bir konu var. | Open Subtitles | هناك مسألة حسّاسة أَحتاجُ إلى مساعدتَكَ فيها |
Yalnız kişisel bir mesele var. Ne yazık ki hippi dudağını kesmelisin. | Open Subtitles | هناك مسألة شخصية وحيدة ، للأسف يجب أن تتخلص من .. |
Acil bir sorun var. Yarın seni görebilir miyim? | Open Subtitles | هناك مسألة مُلِّحة هل يمكنني رؤيَتكِ غداً؟ |
İçeriden birilerinin konuştuğu aile ya da arkadaşlarından birilerini bulup rehinelerden herhangi birinde hayati bir durum var mı diye öğrenelim, tamam mı? | Open Subtitles | ولنكتشف إذا ما كان هناك مسألة صحية تتعلق بالرهائن حسناً ؟ |
Bir de Kardinaller Heyeti'ne hitabınızın hazırlanması ve yapılması meselesi var. | Open Subtitles | بعد ذلك، بالطبع، هناك مسألة الصياغة وتقديم عنوانك لمجمع الكرادلة |
Ama hala polis bilgisayarını izinsiz kullanım meselesi var. | Open Subtitles | -أجل . إذن ما زال هناك مسألة غير قانونيّة بالنسبة لحاسوب الشرطة. |
Hâlâ Fransız altını meselesi var. | Open Subtitles | لا يزال هناك مسألة الذهب الفرنسي |
Buzda. Halk sağlığı sorunu var. | Open Subtitles | في الثلج هناك مسألة الصحة العامة |
Seninle aramızda güven sorunu var, doktor. | Open Subtitles | هناك مسألة ثقة عالقة بيننا يا دكتور |
Hala cezalandırma sorunu var. bu yüzden sadece kanıta bakarak biri hakkında dava açmanın oldukça zor olacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | لا زالت هناك مسألة الحُكم عليه. الهيئة القضائيّة أُلغيت لفترةٍ الآن، لذا أتخيّل بأنّه سيكون صعبٌ تمامًا بمُقاضاة شخص ما استنادًا فقط على الأدلّة. |
Maalesef, onu üzen bir konu var lordum. | Open Subtitles | أخشى أن تكون هناك مسألة بسيطة تزعجها يا سيدي |
Sivil kıyafetlerle parkta dolaşmayı sevmiyorum fakat konuşulması gereken hassas bir konu var. | Open Subtitles | لا أحب التجول لمسافة طويلة في الحديقة بالملابس هذه. ولكن هناك مسألة حساسة علينا مناقشتها. |
Uzlamayı onaylamadan önce dikkate alınacak bir konu var. | Open Subtitles | قبل الانتقال إلى مناشدتكم، هناك مسألة أخرى. |
Sana açtığı dava gibi ufak bir mesele var. | Open Subtitles | حسناً هناك مسألة صغيرة تتعلق بقضيته القضائية ضدك |
Kral'ın yokluğunda Vekil görevi sizde olduğu için, sizinle konuşmam gereken bir mesele var. | Open Subtitles | هناك مسألة واحدة أود مناقشتها مع جلالتك منذ أخذت دور الوصي في غيابه |
Halletmem gereken acil bir mesele var. | Open Subtitles | هناك مسألة ملحة واحدة أحتاج للمعالجة |
Artı, güverte korkuluklarında da bir sorun var. | Open Subtitles | بالإضافة، هناك مسألة درابزين سطح المركب. |
Müzakereyi sonlandırmadan önce çözülmesi gereken küçük bir sorun var. | Open Subtitles | هناك مسألة بسيطة نستخلصها قبل ختام المفاوضات |
Orada işiniz bittikten sonra ilgilenmeniz gereken acil bir durum var. | Open Subtitles | لكن هناك مسألة مستعجلة الأن تتطلبُ حضورك بعد أن تنهي |
Vikontla özel olarak görüşmem gereken bir konu var da. | Open Subtitles | هناك مسألة يجب أن أناقشها مع (فيكومت) في خصوصية. |
Peki, Federal Büroya ait 20 bin dolarla alakalı küçük bir sorunumuz var. | Open Subtitles | حسنا، هناك مسألة صغيرة تتعلق بمبلغ 20 ألف التي هي من املاك الحكومة الفدرالية |