Bilmem gereken ama bilmediğim o kadar çok şey var ki. | Open Subtitles | هنالك أشياء كثيرة أعتقد أن عليّ أن أعلمها لكنني لا أعلمها. |
O benim kızım ve ona söylemek istediğim bir sürü şey var ve hiç bir zaman söyleyemeyeceğim. | Open Subtitles | أنها طفلتي , وأنا هنالك أشياء كثيرة أريد أن اخبرها بها, و أنا لن أكون قادرا على ذلك أبدا. |
Güçlü bir kız. Ama onun da başa çıkamayabileceği bazı şeyler var. | Open Subtitles | إنها قوية ولكن هنالك أشياء لن تستطيع تحملها |
Otel odamda havalandırmada sakladığım bazı şeyler var. | Open Subtitles | هنالك أشياء في فتحة التصريف في غرفتي بالفندق |
En samimi kadınlar bile bazı şeyleri anlatmaz. | Open Subtitles | هنالك أشياء حتى أصدق النساء لن يخبرن بها |
Ve zor olduğunu düşündüğün halde yapmanı istediğim şeyler olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | و أنا أعلم أن هنالك أشياء قد طلبت منك فعلها, كانت صعبة عليك جدا. |
Benim odamda da tuhaf şeyler oluyor. | Open Subtitles | هنالك أشياء غريبة بدأت تحدث في غرفتِي، أيضاً |
Kağıtla yapılabilecek sonsuz şey var! | Open Subtitles | هنالك أشياء لا محدوده يمكنك أن تفعلها بالورق |
Şey, benim hakkımda bilmediğin çok şey var. | Open Subtitles | هنالك أشياء كثيرة عنّي لا تعرفيها |
Onun onaylamadığı pek çok şey var. | Open Subtitles | هنالك أشياء عديدة لا توافق عليها |
Hakkımda bilmediğin çok şey var. | Open Subtitles | هنالك أشياء كثيرة لا تعرفينها عني |
Dünya'da ve cennette sizin düşlediğinizden çok daha fazla şey var, peder Cole. | Open Subtitles | هنالك أشياء في الجنّة والأرض أكثر مما حلمتَ به في فلسفتكَ أيّها الكاهن (كول). |
Çözmem gereken bir kaç şey var. | Open Subtitles | . هنالك أشياء يجب أن أكتشفَها |
Öyle yapıyorum. Ama boşveremediğim bazı şeyler var. | Open Subtitles | إنّي أتجاهلها . لكنّ، هنالك أشياء لايمكنك تجاهلها |
Annenin duymak istemediği bazı şeyler var. | Open Subtitles | هنالك أشياء لا تريد أمك سماعها |
Oğluna öğretmen gereken bazı şeyler var. | Open Subtitles | هنالك أشياء يجب أن تعلمها لإبنك |
Ama inanıyorum ki, bazı şeyleri konuşarak çözmek zorundasın. | Open Subtitles | لكنني أعتقد أن هنالك أشياء يجب أن تتحدث عنها بالكلمات |
Senin için hayatın kolay olmadığını biliyorum Rachel ve kendinle ilgili bazı şeyleri değiştirmek istediğini biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنه ليس سهلا عليكي دائما يا ريتشل و أعلم أنه هنالك أشياء عن نفسك |
bazı şeyleri adamlarına bırakamazsın. | Open Subtitles | هنالك أشياء يجب أن تفعلها بنفسك |
Ama hayatta daha önemli şeyler olduğunu da hatırlamalısın. | Open Subtitles | سوف تتذكر أن هنالك أشياء مهمة في هذه الحياة |
Ama kimse ortada olan şeyi konuşmak istemezdi, bu dünyada anlamayacağımız bazı şeyler olduğunu konuşmazlardı. | Open Subtitles | لكنهم يغضون النظر على الفكرة الأساسية أن هنالك أشياء وخفايا في العالم نحن لن نفهمها أبداً |
Sizin için yapabileceğim şeyler olduğunu biliyorsunuz. | Open Subtitles | أتعرف، هنالك أشياء أستطيع فعلها لك |
Ama zaman geçip yaşlandıkça hayatta ondan daha önemli şeyler oluyor. | Open Subtitles | لكن مع مرور الوقت وتقدمي بالعمر هنالك أشياء أهم في هذه الحياة |
O odalarda bir şeyler oluyor. | Open Subtitles | هنالك أشياء تحدث في تلك الغرف 896 00: 37: 35,754 |