Öyle büyük bir anlam için gerçek bir fırsat yoktu. | TED | لذلك لم يكن هنالك فرصة حقيقية ذات معنى كبير . |
Ampul söndü... burada bir fırsat olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | واختفت الاضواء الصغيرة وعرفت انه كان هنالك فرصة |
Belki daha önceleri bir şansım olabileceğini düşünecek kadar aptaldım. | Open Subtitles | ربما لاني كنت غبيا من قبل لأظن أن هنالك فرصة |
Duruşmaya gitmeme gibi bir şansımız var mı? | Open Subtitles | هنالك فرصة سانحة لعدم ذهابنا إلى المحكمة ؟ |
Yani gerçekten kazandığıma dair bir şans var! | Open Subtitles | هذا يعني أن هنالك فرصة أن أكون قد ربحت |
Modi'nin işleri Picasso'nunkilerin yanında olursa bu satış için iyi bir şans olur. | Open Subtitles | إذا عملِ مودي يُعلّقُ بجانب بابلو، ستكون هنالك فرصة البيعِ الجيدِ |
Eğer silahlı olmasalardı, bence bir şansın olabilirdi. | Open Subtitles | إذا لم يكن هؤلاء الضباط مسلحين ربما تكون هنالك فرصة |
İşte sana şans, burada birinin bize karşı çalışıyor olma ihtimali var. | Open Subtitles | هنالك فرصة مجرد فرصة شخص ما هنا يعمل ضدنا |
Moskova için eğitime aldıkları her bir ajana ulaşma ihtimalimiz var demektir. | Open Subtitles | هنالك فرصة لأن نحصل على كل ظابط يتعلمها لأجل موسكو |
Buluşmalıyım. Kanı ele geçirmek için başka bir fırsat olmayacak. | Open Subtitles | عليّ ذلك، لن تكون هنالك فرصة أخرى لأخذ الدم |
bir fırsat anı vardı ve sonra yok oldu. | Open Subtitles | كانت هنالك فرصة و قد ذهبت. |
Bunu bir fırsat olabileceğini düşünüyorum... | Open Subtitles | و اعتقد ، ربما هنالك فرصة هنا |
İnanılmaz bir fırsat çıktı. | Open Subtitles | بإنه هنالك فرصة مذهلة. |
- Başka bir şansım olmayacağını sen söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلتِ بنفسك لن تكون هنالك فرصة أخرى |
Ama olanları değiştirebilmek için küçücük bir şansım bile varsa binlerce insanın ölmesine göz yumamam. | Open Subtitles | لكن لا يمكنني السماح ...بموت الآلاف من البشر ...حتى إذا كان هنالك فرصة ضئيلة بقدرتي على تغيير ما سيحدث |
- Hayır, kaçmış ama hâlâ yakalama şansımız var. | Open Subtitles | كلاّ، فرّ، ولكن لا تزال هنالك فرصة لأن نقبض عليه |
Yani onu kurtamak için bir şansımız var, ama medyanın bu işe bulaşması istediğimiz en son şey. | Open Subtitles | هذا يعني أن هنالك فرصة لأنقاذه لكن آخر ما نحتاج إليه هو أن تعيقنا وسائل الأعلام |
* Biliyor musun bir şans var senin için daha * | Open Subtitles | ♪ هل تعلم أنه لازال هنالك فرصة لك ؟ ♪ |
Eğer hala bir şans varsa öylece oturup vazgeçemem. | Open Subtitles | لا يمكنني الإستسلام ليس إن كانت هنالك فرصة أخرى |
Pekâlâ, bunu senin için basitleştireyim, sorularımı cevaplayıp işbirliği yaparsan orta yaşlı biri olmadan hapisten çıkmak için küçük bir şansın olabilir. | Open Subtitles | حسنا،سأجعل هذا هذا بسيطا لك تُجيب عن أسئلتي،تتعاون معي و بعدها ربما ستكون هنالك فرصة لأن تخرج من السجن |
Ama kabul edelim, ölme ihtimali var, tamam mı? | Open Subtitles | لكن لنتفق بأن هنالك فرصة ضئيلة بأنه قد يموت، حسنًا؟ |
Charlie, eğer birbirimizle geçinmenin bir yolunu bulamazsak onu bir daha görememe ihtimalimiz var. | Open Subtitles | شارلي)اذا لم تكتشف طريقة لتتماشو مع بعض) هنالك فرصة ان لانراه هنا بعد الان |