Seni aramadan önce gönderilmesini bekleyecektim ama Geldi bile. | Open Subtitles | ليرسلوها قبل أن أتصل بك لكن لسوء الحظ إنها هنا بالفعل |
Geldi bile. Annesinde şu an. Ben de sonra oraya gideceğim. | Open Subtitles | إنها هنا بالفعل في منزل والدتها يأذهب إلى هناك لاحقاً |
I burada zaten çıkmak için bir yol bulmak zorundadır. | Open Subtitles | ولا بد لي من ايجاد وسيلة للخروج من هنا بالفعل. |
Arkadaşlarımdan hiçbiri gerçekten burada yaşadığıma inanamıyor. | Open Subtitles | لا أحد من اصدقائي يصدق أني أعيش هنا بالفعل |
Saat sekizi geçti. Çoktan gelmiş olması gerekiyordu. | Open Subtitles | لقد تجاوزت الثامنة, يجب أن تكون هنا بالفعل |
Zaten burada olacağını söylemiştin. | Open Subtitles | لقد اخبرتينى انه من المفترض ان يكون هنا بالفعل |
Biyolojik silah. Anlaşılan çoktan buraya getirmişler. | Open Subtitles | إنه سلاح بيولوجي ومن الواضح بأنه هنا بالفعل في الولايات المتحدة |
- Leonard'ın annesi Geldi bile. | Open Subtitles | نعم، والأم ليونارد ل هنا بالفعل. أوه، بيفرلي. |
Geldi bile. | Open Subtitles | فى مبنى جراج الاكاديمية انه هنا بالفعل |
- Geldi bile. - Kim? Kim geldi? | Open Subtitles | ـ انها هنا بالفعل ـ من هنا بالفعل؟ |
Bayan Glickman için burada zaten bir ambulans var. | Open Subtitles | سيارة الاسعاف هنا بالفعل للسيدة غليكمان. |
Bayan Glickman için burada zaten bir ambulans var. | Open Subtitles | سيارة الاسعاف هنا بالفعل للسيدة غليكمان. |
Bunun gerçek olduğuna inanamıyorum. gerçekten burada olduğuna. | Open Subtitles | لا أصدق أنّ هذا يحدث، و أنّكِ هنا بالفعل. |
Aslında gerçekten burada bir araştırma yapmalıyım. | Open Subtitles | تعلم لدىَ تحقيق أجريه هنا بالفعل |
Ve daha kötüsü, düğün birkaç saat içinde başlamalı ve onu kiliseye götürecek olan limuzin Çoktan gelmiş ve o... | Open Subtitles | ولكن الأسوأ الزفاف من المفترض أن يبدأ بعد ساعتين والسيارة الليموزين هنا بالفعل كي تأخذها إلى الكنيسة |
Çoktan gelmiş olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان لابد أن تكون هنا بالفعل |
Onlara Torchwood'un Zaten burada olduğunu ve olayla ilgilendiğini söyle. | Open Subtitles | أخبرهم أن تورتشوود هنا بالفعل وتتعامل مع الموقف |
Aslında çoktan buraya uğramışız gibi görünüyor. | Open Subtitles | في الواقع يبدو بأننا موجودين هنا بالفعل |
Burada da bir şeyler için uğraşıyorsun. | Open Subtitles | أنتي تفعلين شيء هنا بالفعل نحن نحتاجك هنا |
Kötü bir fırtına sizin oraya yönelmiş. Buraya Çoktan geldi. | Open Subtitles | عاصفة سيئة في طريقك إنها تضربنا هنا بالفعل |
O getirmiş olamaz o zaten buradaydı. | Open Subtitles | لا يمكنه ان يحضره معه كان هنا بالفعل |
Bunu söylemene sevindim. Çünkü zaten buradayım. | Open Subtitles | يسرني حقاً أن تقول ذلك لأنني في الواقع هنا بالفعل |
- Marcus, lütfen sakin ol. Hacı FBI'yı aramamıza gerek yok. zaten buradalar. | Open Subtitles | "حاجي" ست بحاجة للإتصال بالشرطة الفيدرالية، فهو هنا بالفعل. |