Önemli olan Sadece verilen bilgi ve tavsiyenin kalitesi mi? | TED | هل ما يهم حقا هو فقط نوعية النصيحة و المعلومات؟ |
Bu ayak izi de Sadece rüzgar milinin yere değdiğinde ortaya çıkıyor. | TED | ذلك بسبب البصمة، كما يمكنكم أن تروا، هو فقط ملامسة القطب للأرض. |
Sadece işini yapıyor, şikayet etmeden, yalnız ve sessiz bir biçimde. | Open Subtitles | هو فقط يستمر في شغله دون ان يشتكي ويبقى وحده صامتا |
Sadece basketbolu bırakmak istediğinden bahsetti okul tiyatrosunda çalışmak istediğini. | Open Subtitles | هو فقط ذكر بأنّك كنت تريد ..ترك كرةسلة . ..للعمل |
Bugün borsadaki Tek yükselen petroldü ve ve bunun da Tek sebebi Bush'un altın arabasına 22 inçlik jant istemesiydi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد في السوق اليوم هو النفط، وهذا هو فقط لأن بوش يريد جنوط 22 بوصة على بلده عربة الجولف. |
Ancak özellikle dalgıçkuşları için hediye alıp verme kur yapmanın Sadece başlangıcıdır. | Open Subtitles | لكن بالنسبة للطيور الغواصة تحديداً فإن تبادل الهدايا هو فقط بداية المغازلة. |
Sadece evde çalıştığını söyledi ki bu bana eve parayı kadının getirdiğini anlatır. | Open Subtitles | هو فقط قال بأنّه يعمل في البيت، الذي يخبرني هي تحصل على المال. |
Belki Sadece varsaymıştır. Çoğunlukla bir intihar notu olmaz mı? | Open Subtitles | حسنا ربما هو فقط يفترض اليس هناك عادة ملاحظة انتحار؟ |
Eminim utandırmazsın. Sadece, Roddy programdan önce rahatsız edilmekten hoşlanmıyor. | Open Subtitles | هو فقط ذلك رودي لا مثل لكي يُزعَجَ قبل المعرضِ. |
Babam çok sıkı çalışıyordu, biraz fazla uyuması gerek Sadece. | Open Subtitles | أبي كان يعمل بجّد هو فقط يحتاج إلى النوم فحسب |
Sadece kendi içinde diğer çocuklardan daha çok zaman geçiriyor. | Open Subtitles | هو فقط يعيش في رأسه . أكثر من الأطفال الأخرين |
Bu herif'de Kuklacı tarafından kontrol edilen kuklaklardan biri Sadece. | Open Subtitles | هذا الرجل هو فقط دمية أخرى تحكّم بها سيّد الدمية. |
Sevmiyor gibi yapıyor ama kafasında Sadece seni kurtarmak var. | Open Subtitles | يدّعي عكس ذلك، لكن إنقاذك هو فقط ما يُفكّر به |
Babam çok sıkı çalışıyordu, biraz fazla uyuması gerek Sadece. | Open Subtitles | أبي كان يعمل بجّد هو فقط يحتاج إلى النوم فحسب |
Bir tarafta, Sadece çalışmaya müsait olanlar için, İş Bulma Kurumu yardımı var. | Open Subtitles | في المقام الأول، فإن منح معاش البطالة، هو فقط لهؤلاء القادرين والجاهزين للعمل. |
Aslında deneyimlediğiniz Sadece ilk bir kaç kattır, gerisi ise yalnızca kartpostallar içindir. | TED | انها في الواقع سوى أول زوجين من الطوابق التي يمكنها مشاهدتها تماما، والباقي هو فقط للبطاقات البريدية. |
EM: Evet. Bu Sadece ölçük duygusunu verebilmek için. | TED | الهدف من هذا هو فقط إعطاؤك إحساساً بالأحجام، |
Bu kimseyi küçük görmek değil. Sadece gerçekleri yansıtan bir cümle. | TED | هذا ليس تقليلاً من أي أحد. هو فقط عرض واقعة. |
Omar Sadece bu buhranda Tek başına düzgün bir psikolojik destek alamayan 350.000 çocuk arasından sıyrılmayı başardı. | TED | ولكن عمر هو فقط واحد من بين أكثر من 350000 طفل يفتقرون للدعم الصحي النفسي المناسب في هذه الأزمة وحدها. |
Endişelenmeyin.Ben onunla konuşurum. Öğrenmesi gereken Tek şey bu kadına katlanmak. | Open Subtitles | لا تقلقي,سأتحدّث معه,هو فقط يحتاج أن يتعلّم أن يوقف تلك المرأة |
Benim için onu açabilir misin, işte tam şurada. | Open Subtitles | هل بالإمكان أن تفتحه لي؟ ذلك صحيح، هو فقط هنا. |
Az sonra evde olacaklar. Hirsch ve Oğulları kitapevi için yapılan protesto gösterisine katıldı. | Open Subtitles | هو فقط بأنّها كَانتْ أسفل في تلك إجتماع لهيرش ومكتبة الأبناءِ. |
Çok sevinecek bir şey yok. Yani, o Alt tarafı Sadece bir film kralı. | Open Subtitles | أهذا الشيئ مهم اعني , هو فقط يعد اله صناعة الأفلام |