Merkezinde aslında Yapısal düşünce vardır, bir sistem gibi: Varlıkları hem işlevsel, hem de deneysel olarak nasıl düzenleyebiliriz? | TED | يوجد في صميمها تفكير هيكلي مثل النظام: كيف يمكن أن نٌرتب الأمور بطريقة وظيفية وأخرى تجربية في نفس الوقت؟ |
Görünüşe göre nedenlerden biri ekonomik ve Yapısal. | TED | فمن الواضح أن أحد الأسباب هو اقتصادي أو عمراني هيكلي. |
Bakımı, sağlık sistemine yerleştirmek için ihtiyacımız olan şey, toplumsal ve Yapısal reform gibi derindedir. | TED | لكن لدمج الرعاية في قلب المنظومة الصحية نحتاج الى تغيير هيكلي مجتمعي عميق. |
Önemsiz bir Yapısal uyarı, ama, sismik olarak, bina dayanıklı görünüyor. | Open Subtitles | تحذير هيكلي بسيط، ولكن زلزالياً يبدو المبنى صامداً |
Bir ayna oyunuyla, iskeletim görünüyordu. | Open Subtitles | وبحركة سريعة للمرايا، يمكنك رؤية هيكلي العظمي |
Sonuçta ben bir iskeletim. | Open Subtitles | أتخيل وببساطة أن هيكلي العظمي هو أنا |
Yapısal hasardan söz ediyoruz. Sızdırmadan, kıvılcımlardan. | Open Subtitles | نحن نتحدث عن خلل هيكلي في الأسفل هناك تسرُّب, و تلامس شراري. |
Evet, bu yüzden krokiler üzerinde Yapısal incelemeler yapıyorum. | Open Subtitles | أجل، حسناً لهذا السبب أقوم بتحليل هيكلي للمخطط |
Sınavda çıkar mı? 'Yapısal' nasıl yazılıyordu?" | TED | هل سيكون هذا موجوداً بالإختبار؟ كيف تتم تهجئة 'هيكلي'؟" |
- Biliyorum. Yapısal bir kalp hasarı yok. | Open Subtitles | أعلم، لا يوجد ضرر هيكلي في عضلة القلب |
Çabucak yapılacak bir Yapısal inceleme. | Open Subtitles | وهو عبارة عن تفتيش هيكلي سريع. |
Merkezinde süngersi, sertleşebilir ve sıvıyla -- yani kanla -- dolu olup, aynı zamanda sert Yapısal proteinler olan kolajen bakımından zengin bir dokuyla çevrili başka bir doku var. | TED | لديه فضاء مركزي من النسيج الاسفنجي المنتصب والمملؤ بالسائل -- الدم في هذه الحالة-- محاط بجدار من النسيج والغني ببروتين هيكلي صلب يُسمى "الكولاجين". |
Zaman ayrımcılığını tecrübeliyoruz, ve bize şunu söylüyor; sadece Yapısal olarak değil, ayrıca kişisel olarak, kaybedilmiş keyif anlarında, kaybedilmiş bağ anlarında, sevenlerle geçirilecek kaybedilmiş kaliteli zamanda ve kaybedilmiş sağlıklı yaşam yılları. | TED | نحن نعاني من العنصرية ’الوقتية‘ كما يقول لنا، ليس بشكل هيكلي فقط، ولكن بشكل شخصي أيضًا: من خلال خسران لحظات الفرح، خسران لحظات التواصل، خسران في نوعية الوقت الذي نمضيه مع أحبائنا وخسران أعوام من الحياة ذات النوعية السليمة. |
Paul Farmer gibi medikal antropologlar, kendisi Haiti'de AIDS üzerine çalıştı, bunu Yapısal şiddet olarak betimlerler: yapısaldır çünkü sosyal dünyada adaletsizlik, politik ve ekonomik örgütün içine yerleşmiştir, çoğu zaman ayrıcalıklı ve güçlü olanları bulmaz; ve şiddettir çünkü etkisi-- erken ölüm, ızdırap, hastalık--şiddettir. | TED | علماء الانثروبولوجيا الطبية مثل بول فارمر، والذي قام بدراساته على الإيدز في هايتي، يُسمّي هذا العنف الهيكلي: هيكلي لأن الإساءات كامنة في التنظيم على المستوى الإقتصادي والسياسي في عالمنا الاجتماعي، وغالبا بطرق غير مرئية لذوي الامتيازات والسلطة، وبما أن العنف هو انعكاس-- فحالات الوفاة المبكرة والمعاناة والمرض-- هي نوع من العنف. |
(Gülüşmeler) Binlerce yıl sonra iskeletim bulunacak olsa erkek ilan edileceğim. | TED | (ضحك) إن اكتُشِف هيكلي العظمي بعد آلاف السنين، سأُصنف على أني ذكر. |
Benim iskeletim şakalara alet olmayacak Shawn | Open Subtitles | (هيكلي العظمي لن يصبح مدعاة للسخريـة، (شـون |