Ancak artistik ve dekoratif hünerler aslında bunlardan çok daha eskidir. | TED | لكن المهارات الفنية والزخرفية هي في الواقع أقدم من ذلك بكثير. |
Ama acı gerçek şu ki, bu bitkinin aslında kendi doğal habitatında bile tehlike altında olduğu kabul ediliyor. | TED | لكن الحقيقة المرة هي أن هذه النبتة الفريدة هي في الواقع تعتبر من بين النباتات المهددة في موطنها الطبيعي. |
Üst sağdaki aslında Walmart. | TED | المتصدرة المراتب العليا هي في الواقع وول مارت على اليمين |
aslında çok önemli olan bir bağlama tekniği çalışması, çünkü sürekli rüzgâr çarpıyor. | TED | إنها دراسة لبعض تقنيات الربط، والتي هي في الواقع في غاية الأهمية لأنها تتعرض لهبوب الرياح طوال الوقت. |
Klişe falan ama gözyaşları gerçekten de en kutsal sudur. | Open Subtitles | انها مبتذل، ولكن الدموع هي في الواقع أقدس من الماء. |
Ve ben teknolojinin aslında kozmik bir güç olduğuna inanıyorum. | TED | وأعتقد أن التكنلوجيا هي في الواقع قوى كونية. |
Bir de, evlilikleri aslında fuhuş için bir maske olanlar var. | TED | ثم هناك تلك الزيجات التي هي في الواقع ستاراًعلى البغاء . |
Fiziksel yasaların aslında dünyadaki kalıp ve standartların genelleştirilmiş hâli olduğunu biliyoruz. | TED | نعلم أن القوانين الفيزيائية هي في الواقع شروحات عامة لأنماط و أنظمة طبيعية في هذا العالم. |
Günlük kullanılan basit bir not defteri gibi görünen defter aslında Irak'ta Amerika istilasında yaşamını kaybetmiş olan sivillerin anısı için yapılmış bir anıt. | TED | التي تبدو مجرد ورقة صفراء عادية، هي في الواقع نصبٌ تذكاري للمدنيين العراقيين، الذين ماتوا نتيجة للغزو الأمريكي. |
MK: Bu bloknottaki bütün çizgiler aslında AG: Kayıp mı olacaklar? | TED | مات: وجميع خطوط الورقة هي في الواقع -- ألبيرتو: هل ستختفي؟ |
Ülkeleri tanımlama şekillerimiz aslında egemen devletçilik anlayışının çeşitli varyasyonları, yalnızca 400 sene önce moda olmuş bir düşünce. | TED | ما نطلق عليها دول هي في الواقع تعبيرات مختلفة من دولة ذات سيادة، الفكره التي أصبحت موضة منذ 400 سنة فقط. |
Ama gördüğünüz hologramların açısal çözünürlükleri, belli bir alana düşen ışık noktası sayısı aslında aynı. | TED | لكن دقة الزاوية للصور المجسمة التي ترينها، نقاط الضوء لكل وحدة في منطقة ما، هي في الواقع متطابقة. |
Buradaki Jodie Foster karakteri aslında Jill Tarter adında gerçek bir kadın, ve Jill hayatını bu işe adamış. | TED | فشخصية جودى فوستر هنا هي في الواقع هذه المرأة، جيل تارتر، وجيل وَهبت حياتها لهذا. |
Yengecin sırtında gördüğünüz bu uzun iplikler aslında bakterilerin ürünleri tarafından oluşturuldu. | TED | هذه الشعيرات الطويلة التي تراها على الجزء الخلفي من السلطعون. هي في الواقع التي أوجدتها نواتج البكتيريا. |
Köpek balıkları aslında çok tehlikeli hayvanlar değildir; bundan dolayı çok endişelenmemiştik ve aşağıda şakalar yapıp duruyorduk. | TED | أسماك القرش هي في الواقع حيوانات ليست خطيرة للغاية ولهذا السبب لم نشعر بالقلق كثيراً ، لماذا كنا نمزح حول هناك. |
Ve gördük ki bu uyduda bulunan organik bileşikler aslında daha önce bahsettiğimizden çok daha karmaşık. | TED | ووجدنا أن المكونات العضوية الصادرة عن هذا القمر هي في الواقع أكثر تعقيدا مما أعلنا سابقا |
Fakat duyduğumuz her nota aslında birçok titreşimin bir kombinasyonudur. | TED | ولكن في الواقع، كل درجة موسيقية نسمعها هي في الواقع مزيج من اهتزازات متعددة. |
Pekâlâ... Benim fotoğraflama sürecimin yüzde doksanı aslında fotografik değil. | TED | حسنا فإذاً ٩٠ في المئة من عملية التصوير الفوتوغرافي لدي هي في الواقع ، ليست فوتوغرافية |
Bir biyologun bakış açısından, merhamet aslında genin kendine yardım etme yolu. | TED | لذا، من وجهة نظر علم الاحياء ، الشفقة هي في الواقع طريقة تساعد بها الجينات نفسها. |
Bu cihazların bir çoğu kendimizle hangi tür yolları gerçekten odaklanmamızla ilgilidir. | TED | هناك العديد من هذه الأجهزة التي هي في الواقع نوع من التركيز على الطرق التي تتعلق بأنفسنا. |