Benim kısır döngü ilişkilerim yoktu. İlişkilerimin arasında bir kısır döngüm vardı. | Open Subtitles | أنا ألم وأبوس]؛ ر لها نمط العلاقة، كان لي نمط بين علاقة. |
-Annemlerin haberi yoktu ama bu şarkıyı dinlerken onların arabasını kullanıyordum. | Open Subtitles | هذه الاغنية هي لي القيادة والدي وأبوس]؛ أولدزموبيل دون أن يعلموا. |
-Gerçek şu ki, Simon'dan önce de faal bir sosyal hayatım yoktu. | Open Subtitles | في الحقيقة، لم أكن وأبوس]؛ ر لها حقا حياة اجتماعية كبيرة قبل سيمون سواء. |
Ertesi sabah Büyük 'ün evindeyken düşünmeye başladım. | Open Subtitles | في صباح اليوم التالي في الكبير وأبوس]؛، لقد بدأت الصورة للتفكير. |
-Büyük'ün evinde mi bıraktın? | Open Subtitles | تركت الملابس الداخلية الخاصة بك في الكبير وأبوس]؛ [س]. |
30 yaşındaki bir erkek hala bekarsa, bir sorunu var demektir. | Open Subtitles | إذا كان الرجل هو أكثر من 30 واحد، هناك وأبوس]؛ ق شيئا خاطئا معه. |
Ben seçildim çünkü Stanford'un yeni erkek arkadaşı yayıncının asistanı. | Open Subtitles | أنا اختير بسبب ستانفورد وأبوس]؛ الجديد صديقها هو محرر الصور مساعد. |
Bizim için bu kadar süslenmene gerek yoktu. | Open Subtitles | أنت ألم وأبوس]؛ ر لها للحصول على يرتدي كل ما يصل بالنسبة لنا. |
Hayır, numaran bende yoktu ve birşey söylemek istedim. | Open Subtitles | لا، أنا ألم وأبوس]؛ ر لها رقمك وأردت أن أقول لك شيئا. |
Birincilik ödülünün kime verileceğini beklememe gerek yoktu o bütün dünyanın en iyi tasarımcısıydı. | Open Subtitles | أنا ألم وأبوس]؛ ر الحاجة لجنة رفيعة المستوى لتقرر - كان أفضل مصمم جديد في المكان كله. |
- Aslında hiç uçuş puanım yoktu. | Open Subtitles | - لم أكن وأبوس]؛ ر لها في الواقع أي ميل. |
Çok fazla trafik yoktu, değil mi? | Open Subtitles | اسن وأبوس]؛ ر الكثير من حركة المرور، وهناك؟ |
Hâlâ sol yumurtalığı vardı ve davayı kaybetmeye hiç niyeti yoktu. | Open Subtitles | ... وقالت أنها لا تزال لديها لها المبيض الأيسر وانها اسن وأبوس]؛ ر على استعداد لتسوية خارج المحكمة. |
Büyük'ün evinde ilk kez kakamı ettim. | Open Subtitles | لأول مرة في الكبير وأبوس]؛ [س]، لقد فعلت ذلك لعدد اثنين. |
Ben de geceyi eşyalarım atıldığından beri ilk kez Büyük'ün evinde geçirdim. | Open Subtitles | قضيت ليلة في الكبير وأبوس]؛ [س] لأول مرة منذ تعرض للركل أشيائي من العش. |
Yarım saat sonra, geçmişte pekçok küçük ölümün yaşandığı yere, Büyük'ün evine geri dönmüştüm. | Open Subtitles | وبعد نصف ساعة، وكنت مرة في الكبير وأبوس]؛ [س]، موقع هذا العدد الكبير من الوفيات قليلا الماضية. |
Bu arada, ben de Büyük'ün sürekli misafirine dönüşmüştüm. | Open Subtitles | وفي الوقت نفسه، ل أصبحت ضيف البيت المتكرر للالكبير وأبوس]؛ [س]. |
Samantha onu becerecek bir erkek bulmanın, perde tamirini becerecek bir erkek bulmaktan daha kolay olduğunu farketmişti. | Open Subtitles | سامانثا تم اكتشاف أنه كان أسهل للعثور على الرجل أن المسمار لها من الذين وأبوس]؛ د المسمار في لها قضيب الستارة. |
Eğer seni önemseyen bir erkek yoksa... | Open Subtitles | إذا كنت دون وأبوس]؛ ر لها الرجل الذي يهتم لأمرك، |
erkek arkadaşımın eski erkek arkadaşının partisine katılıyordum. | Open Subtitles | أنا كان يحضر حزب صديقي وأبوس]؛ ق صديقها السابق. |
Bunu yapmamı seviyor, hangi erkek sevmez ki? | Open Subtitles | يحب الحصول على رأس ل، ولكن ماذا الرجل لا توجد الآن وأبوس]؛ ر؟ |