en kötü senaryo şu, stafilokok gibi, ki hala ona karşı etkili bir antibiyotik var, basit bir mikrobun mutasyona uğraması. Biz stafilokok'un muhteşem | TED | وأسوء الإحتمالات هي أن جرثومة بسيطة ، مثل المكورات العنقودية ، والتي لدينا لها مضادا حيويا فعالا ، قد تتطور. |
Beni üzen şey, en iyi ve en kötü öğrencilerim arasındaki tek farkın I.Q. olmamasıydı. | TED | لكن الشيء الذي استوقفنيهو أن ليست نسبة الذكاء هي الاختلاف الوحيد بين أفضل وأسوء طلبتي. |
Hayal edilebilir en kötü kölelik sorunları bununla ilgili. | TED | وأسوء قضايا العبودية التي يمكن تخيلها لها علاقة بها أيضا. |
Belki de daha kötüsü güvenime, inancıma aileme sokulmaya çalışan bir fare. | Open Subtitles | وأسوء من ذلك أنه فأر قد تسلل إليا وحصل على ثقتي |
Hiçbir şey yapmamak fazla maliyet ve daha da kötüsü azalan zaman demektir. | TED | عدم فعل أي شيء يعني تكلفة أكبر، وأسوء من ذلك، تعني وقتاً أقل. |
Ve En kötüsü de bu kadınların hiçbirisinden özür dilememiş olman. | Open Subtitles | وأسوء جزء منه أنك لم تعتذر إلى أي من الفتيات |
İçimizdeki iyilik ve kötülükleri dışarı çıkartıyor. | Open Subtitles | لتظهر أفضل وأسوء ما لدينا |
Şimdi, onun en iyi ve en kötü fikirlerinin kısa bir özetini sunacağız. | TED | لذا إليكم موجزًا لمضمون بعض أفضل وأسوء أفكاره. |
Yumurtalı salata ve dünyanın en kötü kahvesi 35 sente. | Open Subtitles | سلطة البيض وأسوء قهوة في العالم بسعر 35 سنتاً |
En iyi ihtimalle şerefsizler, en kötü ihtimalle zombi katiller. | Open Subtitles | في أحسن الأحوال، إنهم أوغاد وأسوء الأحوال، إنهم قتلة بلا مخ |
Aldığımız en kötü mesaj aynen şöyleydi: "Bana taciz etmeyi bir türlü bırakmıyor. | TED | وأسوء رسالة استقبلناها على الإطلاق هي التالية: "إنه لا يكف عن اغتصابي. |
Ve en kötü tarafı, haklı olması. | Open Subtitles | وأسوء جزء في هذا هو أنه على حق |
Sanırım en kötü kısmı geçti gibi hissediyorum. | Open Subtitles | وأسوء ما في الأمر مرحلة الشفاء. |
en kötü ihtimalle otel seksi yaparız. | Open Subtitles | وأسوء ما قد يحصل لدينا فندق للجنس |
Martin'e yaptığım en kötü şey, ölmesini istemekti. | Open Subtitles | وأسوء شيء فعلته لـــ "مارتن" أني تمنيت أن يموت |
Şu anda gördüğünüz şey en iyi ve en kötü analiz sonuçları. | Open Subtitles | ما تنظرين إليه هو أفضل وأسوء الحالات |
Aynı şeyi kardeşine de yapacak, daha kötüsü o bir çocuk. | Open Subtitles | ستـقـوم بفعـل المثل لأختـك وأسوء أيضـاً لأنها طفلـة |
Kesikler, çizikler veya daha kötüsü olmalı. | Open Subtitles | ، سيكون مجروحاً، وتملأه الخدوش، وأسوء |
Kafatası az kalsın M.O.D.O.K. ile bir olup işimizi bitiriyordu bu da demek oluyor ki bunu tekrar deneyecek fakat daha büyük ve daha kötü müttefiklerle. | Open Subtitles | , الجمجمة تقريبا أسقطنا بالتحالف مع مودوك , الذي يعني بأنه سيحاول مجددا لكن مع حلفاء أكبر وأسوء |
- En kötüsü de yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmaması. | Open Subtitles | وأسوء شيء هو أن ليس بوسعنا فعل شيء تجاهه |
İçimizdeki iyilik ve kötülükleri dışarı çıkartıyor. | Open Subtitles | لأظهار افضل وأسوء ما لدينا |
Göğsümdeki his gittikçe daha da kötü bir hâl aldı. | TED | ثم أصبح الشعور على صدري أسوء وأسوء. |