En önemli görevi Vesta ateşi, yani bakire aile tanrıçasının yanında gece nöbeti tutmaktı. | TED | واجبها الأهم هو أن تُبقي عينها متيقظة على شعلة فيستا، إلهة الموقد العذراء. |
Bir yerlerden , her bir Alman kadının Fuhrer'e bir çocuk doğurup sunması gerektiğini okumuş ve bunun kendisinin görevi olduğunu düşünmüş | Open Subtitles | لقد قرأت أن كل مرأة ألمانية يجب أن تقدم طفلاً للفوهرر تعتقد أنه واجبها |
Diğerlerine olan görevini yerine getirmek için nelerden vazgeçti acaba? | Open Subtitles | من يعرف أن عليها أن تستسلم لإنجاز واجبها إلى الآخرين؟ |
Evet. Çok güzel olmayabilir lâkin görevini layığıyla yerine getirdi. | Open Subtitles | أجل، لقد كانت بعيدة عن الجمال ولكنها أدت واجبها على أكمل وجه. |
Beni ortadan kaldırmanın Hristiyanlığının getirdiği bir görev olduğuna karar verdi. | Open Subtitles | لقد قرّرت بأنه واجبها المسيحي أن تقضي عليّ |
Sonra görüşürüz. Cordelia dersten önce tarih ödevine bakmamı rica etti. | Open Subtitles | سوف أراكم ياشباب لاحقاً , (كورديليا) طلبت مني أن أنظر لها في واجبها المنزلي قبل الفصل |
Onun işi NCIS'i korumak. Gel buraya, otur. | Open Subtitles | من واجبها أن تحمي الشعبة تعال واجلس |
Dawn'un ev ödevini evde yapması gerektiğini. | Open Subtitles | أعتقد بأن داون عليها عمل واجبها بمفردها في المنزل |
Müvekkilinizin bir Amerikalı olarak teröristleri ayıklamamızda yardımcı olma görevi var. | Open Subtitles | موكلتك يفرض عليها واجبها كأميركية بمساعدتنا على التخلص من الارهابيين |
Onları artık kabul etmediğini, onların sahte olduklarını ve devletin barışı koruma görevi olduğundan bir suçu olmadığını belirten falan filan. | Open Subtitles | و أنك ترفضهم الان و أنها زائفه و أن لا تلوم الدولة في أداء واجبها لمنع هذا السلام إلخ.. |
görevi kocasının işleriyle ilgilenmek olan bir eş görüyorum. | Open Subtitles | أرى زوجة من واجبها أن تبدي إهتماماً بعمل زوجها |
Her birinin kendine özgü bir görevi var. | Open Subtitles | كل شخص عليه واجبه الخاص أو واجبها الخاص |
Başka bir kadın da görevini yerine getirmede sorun yaşıyordu. | Open Subtitles | بالوقت الحالي, امرأة أخرى كانت تراودها المشاكل وهي تحاول تخطي واجبها - هل الساعة 8: |
Ve Washington'un dünyayı koruma görevini yerine getiremediğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | " وأنهم يعتقدون أن " واشنطون أهملت في واجبها لحماية الكوكب |
Kadın yaptığında ise, görevini yapmış oluyor. | Open Subtitles | عندما تطبخ المراة .. فهذا واجبها |
görev başında öldürülmüş gibi görünmesinden emin olman gerek çete çapraz ateşi, ya da onun gibi bir şey. | Open Subtitles | عليكِ التأكد من أنها ماتت وهي تؤدي واجبها كتبادل اطلاق النار لعصابة أو شيئاً من هذا القبيل |
Şey.. bu bizim aile geleneğimiz ve bir görev... 500 yıldır. | Open Subtitles | حسناً، هذا تلقيد عائلتنا ...و واجبها منذ خمسمائة عام |
ödevine çalışmış kadınları severim. | Open Subtitles | أحب المرأة التي تؤدي واجبها |
Onun işi objektif olmak. | Open Subtitles | ان من واجبها ان تقوم بالمساواة بيننا |
KeIso, Jackie ev ödevini cumartesi günü yapıyor. | Open Subtitles | كيلسوا جاكي تحل واجبها في ليله السبت |
Kız kardeşin ödev yapmak için arkadaşına gitti. | Open Subtitles | لبيت صديقتها لتنهي واجبها المنزلي |
Diyelim çocuğunuzun matematik Ödevini daha iyi yapmasına yardım etmek istiyorsunuz. | TED | فلنفترض أنك تريد مساعدة ابنتك على إنجاز واجبها المنزلي بشكل أفضل. |
Çünkü Seçilmişlerin bir üyesi olarak kutsal vazifesini terk etti. | Open Subtitles | لأنها تخلّت عن واجبها المقدس المتمثّل بكونها إحدى الأصفياء. |