Yanal inhibisyonla kenarlardaki siyah-beyaz kontrastını arttıralım. | TED | دعونا نعزز التباين بين الأبيض والأسود على الجوانب مع التثبيط الجانبي. |
Dışadönükler, siyah-beyaz, somut, basit dil tercih ediyor. | TED | يفضّل المنفتحون الأبيض والأسود والأمور الملموسة واللغة البسيطة. |
Sessiz bir siyah-beyaz televizyon gibi | Open Subtitles | كشاشة تلفاز بالأبيض والأسود مع الصوت المنخفض؟ |
DW: Bu ilginç, yani dünyayı siyah beyaz olarak düşünmek. | TED | ديبورا: هذا مثير للاهتمام، فقط أن تفكر بالعالم بالأبيض والأسود. |
Az önce hepsini garajda eski siyah beyaz televizyonu çatlamış ekranından izlerken yakaladım. | Open Subtitles | ضبطهم للتو متجمعون في المرآب, حول التلفاز القديم بالأبيض والأسود ذو الشاشة المخدوشة |
Arkada kırık dökük bir siyah beyaz televizyonun gürültüsü vardı, ve eski bir devlet başkanı ve generalin gözleri bağlanıyordu ve bir direğe bağlanmışlardı. | TED | كان هناك تلفزيون من النوع الأبيض والأسود يتأرحج في خلفية الكوخ، الرئيس والجنرال السابق معصوب العنين ومربوط على العمود. |
Dünyada 'Filmler, simdi her zamankinden daha çok' sloganıyla bilinen stüdyo... klasik siyah-beyaz filmlerinden 25 tanesini müzeye bağışlıyor. | Open Subtitles | الإستوديو، أصبح شعاره الآن: "الآن، أفلام أكثر مما مضى" يتبرع بطبع 25 نسخة من كلاسيكيات الأبيض والأسود إلى المتحف |
Maalesef, Boobie Miles'ı siyah-beyaz Permian formasıyla... bu son görüşümüz olabilir. | Open Subtitles | ربما كانت هذه آخر بوبي مايلز ترونه يرتدي الأبيض والأسود زي بيرميان |
Bay Clements, siyah-beyaz bir ayakkabı giyer miydi? | Open Subtitles | هل كان هـ س كليمنتس يرتدي تلك الأحذية ذات اللونين الأبيض والأسود ؟ |
Şu siyah-beyaz eski aktüalite filmlerini seyretmiş olman çok garip. Sanki öyle uzak ki. Ama işte buradayız. | Open Subtitles | الأمر مضحك, لأنك ترى نشرات الأخبار هذه بالأبيض والأسود, وكأنها بعيدة جداً |
Sana karanlık odayı göstereyim burada siyah-beyaz basarsın. | Open Subtitles | دعوني أريكم الغرفه المظلمه بالأعلي .للصور الأبيض والأسود |
Ayrıca bilgin olsun, bu siyah-beyaz bir film değil. | Open Subtitles | و بالمناسبة , هذا ليس فيلماً بالأبيض والأسود |
Ben sadece siyah-beyaz uyumu düşünüyordum ama işin uzmanı sensin. | Open Subtitles | وكنت أفكر في بساطة الأبيض والأسود لكنكِ الخبيرة |
Üstüne siyah ve beyazdan karakterler de eklemiştik ki bu sayede disk döndüğünde farklı görünüşlerle çifti tamamlamış oluyordu. | TED | لقد رسمت هذه الشخصية بالأبيض والأسود عليه، لذا فعندما يعمل القرص، تكتمل صورة الزوجان بجميع الهيئات. |
Benim için gökyüzü daima gridir, çiçekler daima gridir ve televizyon hala siyah beyazdır. | TED | بالنسبة لي، فإن السماء دائماً رمادية، الزهور دائماً رمادية، والتلفاز لا يزال باللونين الأبيض والأسود. |
Ve aşk ve arzunun ikilemleri, bunlar siyah beyazlı, iyi kötülü ve saldırgan ve kurbanlı basit cevaplar oluşturmuyorlar. | TED | ومعضلات الحب والرغبة أنها لا تسفر عن إجابات بسيطة فقط عن الأبيض والأسود والخير والشر والضحية والجاني |
Evrenimiz sıfır ve bir, doğru ve yanlış veya siyah ve beyaz diye düşünmez. | TED | عالمنا لا يعمل على مبدإ الرقمين الواحد والصفر، الصح والخطأ، أو الأبيض والأسود. |
Teori kırmızı, siyah olan deney. | TED | النظرية مُمثلة باللون الأحمر، والأسود يُمثل التجربة. |
Kısa bir süre içinde, binlerce siyah ve beyaz kirlilikten yapılmış sanat eserleri küresel çapta ortaya çıkmaya başladı. | TED | وحالًا، الآلاف من الأعمال الفنية المصنوعة من التلوث الأبيض والأسود بدأت في الظهور على المستوى العالمي. |
50'lerden bu yana kahverengi ve siyaha karşı böylesine bir nefret görmemiştim. | Open Subtitles | يا رجل، لم أرى مثل هذا المقدار من الكراهية تجاه اللون البني والأسود مند الخمسينات. |
Asla kahverengi ve siyahı beraber giyen bir kadınla birlikte olmazsın sen. | Open Subtitles | أنت لن تقوم أبداً بمضاجعة إمرأة إرتدت اللون البني والأسود معاً. |
Henüz hiçbir raporda konuşan aslanlar ve uçan maymunlardan bahsedilmedi diye mi? | Open Subtitles | لأنّ وجود القردة الطائرة والأسود الناطقة لم يوثّق بعد، |