Her zaman erkekler baskın ve agresif, kadınlar pasif ve cilveli. | TED | حيث يجب أن يكون الذكر دائمًا مسيطرًا وعدوانيًا، والأنثى سلبية وخجولة. |
ve erkek ve dişi cesetin yanında buluşuyorlar ve burada birbirlerini tanıyorlar. | Open Subtitles | إذاً أساسا، الذكر والأنثى يظهرون على الجسد، ونوعاً ما يتعرفون على بعض. |
diğer yanda, derin bir ataerkilliğin hakim olduğu bir toplum ve erkek-kadın önceliğini tehdit eden herhangi bir şeyi reddediyor. | TED | من جهة أخرى، يعتبر مجتمعا بنظام أبوي صارم. يرفض أي شيء قد يهدد النظام المتبع بين الذكر والأنثى. |
Erkek, kadın, genç, yaşlı siyahi, esmer, beyaz, yabancı, arkadaşlarımızı görürüz ve o kutudaki bilgiyi kullanırız. | TED | نحنُ نرى الذكر والأنثى والصغير والكبير، الأسود والحنطي والأبيض والغريب والصديق، ونستخدم المعلومات في ذلك المربع. |
Yolculuğumuzun başında ve sonunda erkek ve dişi sesleri çok benzerdir. | TED | في كلٍّ من بداية ونهاية العمر، تكون أصوات الذكر والأنثى متشابهة للغاية. |
Bir kadın ve erkeğin zihinlerinde, sürekli kadınla erkeğin çelişkisine tanıklık ediyoruz. Birbirleriyle uyumunu arıyoruz. | TED | في عقل الرجل وعقل المرأة، نحن دوما في مواجهة التناقض بين الذكر والأنثى. ونبحث عن التناغم بينهما. |
Londra'ya getirildiler ve kadın olanı kaçtı. | Open Subtitles | لقد جأنا بها هنا إلى لندن، والأنثى هَربتْ. |
Evliliğin ilk 3 gününde, kadın ve erkek... cinsel zevklerden uzak durmalılar. | Open Subtitles | فى الثلاثة أيام الأولى بعد الزواج الذكر والأنثى يجب على كلاهما الامتناع عن المتع الجنسية |
Erkek ve dişi kurlarını eşit şartlarda yürütür. | Open Subtitles | يؤدّي الذكر والأنثى مغازلتهما على قدم المساواة، |
Paganlar mutlak gerçeğe ulaşmanın yolunun kadın ve erkeğin birleşmesinden geçtiğini buldu. | Open Subtitles | الوثنيين تفوقوا من خلال الجمع بين الذكر والأنثى |
Siamang Jibonlarının çağrısı, egemen erkek ve dişi arasında bir düetle başlıyor. | Open Subtitles | نداءات قرد جابون سومطرة الاسود تبدأ كثنائي بين الذكرِ والأنثى المهيمنةِ |
Dişi yumurtanın üzerine yatar veya yumurtaların, erkekler ve dişi sezon boyunca böyle yer değiştirirler. | Open Subtitles | أنثى واحدة واثنين من الذكور، والبيض تضعه الأنثى، أما البيض، فيتبادل خلال الموسم بين الذكور والأنثى. |
Aile ağacında, ...kıdemli bir erkek ve dişi tiz çığlıklar atıyor. | Open Subtitles | هنالك في شجرة عائلتهم، يُطلق كلا الذكر والأنثى نداءات حاّدة. |
Dans partisi devam ederken erkek ve dişi alışıldık bir şekilde birbirleriyle dans etmeye başladı. | Open Subtitles | وعند اكتمال حفلات الرقص، يبدأ الذكر والأنثى بالرقص سويا بشكل اعتيادي. |
ve gelecekte ebeveyn olacak genç bir dişi annelik yapmayı başkasının bebeği ile oynayarak öğreniyor. | Open Subtitles | والأنثى اليافعة .. الأم المستقبلية تتعلّم بأن تلعب دور الأم مع رضيع أخرى |
Ama en başından beri üzerinde çalıştığımız ...her iki kadın ve erkek bakış açıları olmak zorunda. | Open Subtitles | ولكن مُنذ البداية، ما أفادنا هو الحصــول على وجهتي نظر كل من الذكر والأنثى. |
Konuşan maymunlar Cornelius ve Zira'nın gelecekten geldiğine inanıyoruz. | Open Subtitles | ونحن نعتقد بأن الذكر والأنثى المتكلَمين ...كورنيليوس وزيرا قد أتيا ألينا من المستقبل |
ve erkek ve dişi başka bir çocuk yapamayacak hale getirilmelidir. | Open Subtitles | ...وأن كلَاً من الذكر والأنثى يجب معالجتهما طبَيَاً لجعلهما عاجزين على أنجاب طفل آخر |