Ev ödevlerinden kaçıp, oturma odasına inmeye, annem ve babam arkadaşlarıyla sıcak tartışmalar yaparken dinlemeye çalışırdım. | TED | كنت دائماً أحاول تجنب واجباتي المدرسية و التسلل وصولاً الى غرفة المعيشة والإستماع إلى نقاشات والديّ مع اصدقائهم |
Çocukla konuşmak ve çocuğu dinlemek, onlara sıcak şekilde yanıt vermek, onlara rakamları ve harfleri öğretmek, onları gezintiye çıkarmak, | TED | التحدث والإستماع للطفل، التجاوب معه بشكل ودي، تعليمهم الحروف والأرقام، أخذهم في الرحلات والزيارات. |
Bu bilinen "koltukta otur ve Beatles dinle" tarzı depresyona hiç benzemez. | Open Subtitles | ليس المعتاد من الإستلقاط على الكرسي " والإستماع إلى أغنيات " بيتلز |
Ölçüm ve yorumlarınız olduğu için benden daha iyi bildiğinizi sanıyorsunuz. Ne olduğunu siz de bilmiyorsunuz. | Open Subtitles | أنا أعرف ما هو الأفضل من القرأة والإستماع ، جميعنا يعلم ما يحدث هنا |
Ben onun ve annesinin zırıltısını dinlerdim. | Open Subtitles | تعودت الجلوس، والإستماع إليها وأمها الثرثارة |
Kitap okumayı ve klasik müzik dinlemeyi sever. | Open Subtitles | إنه فقط يحب قراءة الكتب والإستماع إلي الموسيقي الكلاسيكية |
İyi bir ilişkinin anahtarı duymak ve dinlemek arasındaki farkı anlamaktır. | Open Subtitles | المفتاح للعلاقات هو فهم الفرق بين السمع والإستماع بإنتباه |
ve annemin tüm o yalancı ve dolandırıcıların önünde saygıdeğer Margaret Mitchhell hakkındaki övgülerini duymak, sadece... | Open Subtitles | والإستماع لأمي أمام كل ما تبقى من الأكاذيب والخدع .وقول خطاب تأبين لمارغريت ميتشل إنه مارغريت ميتشل : |
Son günlerde verdiğim mesajda en çok diyaloğun ve insanların ne dediğinin dinlenmesinin önemini vurguladım. | Open Subtitles | .وممّا رأيت فإني أؤكد على أهمية الحوار والإستماع الى مطالب الناس أكثر من أي شيء آخر |
Gece yaptıkları tek şey, ölü gibi hareketsiz şekilde ve gözleri açık hâlde müziklerini dinlemek. | Open Subtitles | أما فيما يفعلونه في الليل وهم مستلقين هناك بلا حراك، بعيون مفتوحة والإستماع إلى موسيقاهم، |
Bu sabah sadece bir fotoya bakıp ve motor sesi dinleyip hatırladın. | Open Subtitles | لقد تذكرتهم في الصباح فقط عن طريق النظر إلى صورة والإستماع إلى صوت مُحرك |
Yüzyüze konuşmanın ne olduğunu bilmiyorlar, birileriyle rahatça konuşabilmeyi ya da onu dinlemeyi sağlayan sözlü ve sözsüz kuralları bilmiyorlar. | TED | لا يعرفون لغة التواصل بالوجه، مجموعة القواعد اللفظية وغير اللفظية التي تسمح لك بالحديث بأريحية مع شخص آخر، والإستماع إلى شخص آخر. |
İzlediğiniz ve dinlediğiniz için teşekkür ederim. | TED | شكراً جزيلاً على المشاهدة والإستماع. |
ve dinlediğim o güzel İngiliz aksanını. | Open Subtitles | والإستماع للكنته البريطانية الجميلة |
Sadece ona bakmayı... görmeyi ve dinlemeyi başaracaksın. | Open Subtitles | فقط حاولى النظر والإستماع إليها |
BBC'deki bipler turkuaz duyuluyor ve Mozart dinlemek sarı bir deneyime dönüştü. Böylece müzik ve insanların seslerini resmetmeye başladım çünkü insan sesleri renklerle bağdaştırdığım frekanslara sahipler. | TED | صوت البي في الـ "بي بي سي"، بدا وكأنه اللون الفيروزي ، والإستماع إلى موزارت أصبح تجربةً صفراء، لذلك بدأت بتلوين الموسيقى وأصوات الأشخاص، لأن أصوات الأشخاص لها ترددات أقوم بوصلها مع لونٍ ما. |
Abe ve Ceil'in kızı da oturup orta kattan sürekli komşuların telefon konuşmalarını dinleyerek eğlenen kuzen Ruthie'ydi. | Open Subtitles | إبنة (إيب) و (سيل) كانت قريبتي (روثي) والتي كانت تستمتع بالجلوس والإستماع لجيراننا المجاورين على الهاتف |
Bununla Pinciottilerin evine bakabilir ve sıklıkla çıplak Midge'in keyfini yakından ve kişisel olarak çıkarabilirsin. | Open Subtitles | (بهذه تستطيع النظر إلى منزل عائلة (بيونسيالي والإستماع بها ميدج) العارية) من الأعلى و مُباشرة |
ve John Philip Sousa dinlemeyi severler. Teşekkürler. | Open Subtitles | (والإستماع إلى أغنية (جون فيليب سوزا، جراسياس |
Sonra, gelgit oluşunca Eileen'in yapabileceği tek şey oraya uzanmak ve dalgaların ona çarpışını dinlemekti. | Open Subtitles | ، ومن ثم عندما أتى المد والجزر كل ما استطاعت (إلين) فعله هو الجلوس هُناك والإستماع إلى صوت الأمواج وهي تصطدم بها |