Cahillik tür ayrımcısının ilk savunmasıdır ki bu savunma gerçeği öğrenmek için vakti ve kararlılığı olan herkes tarafından yenilebilir. | Open Subtitles | الجهل هو خط الدفاع الاول عند النوعيين. مع أنه يمكن اختراقه من قبل أي شخص بالوقت والإصرار على معرفة الحقيقة. |
İnsanları uyandırmak bizim işimiz, onları hissizliklerinden çıkarıp ıstıraba sokmak ve yapmak istemediğimiz şeyi yaptığımıza ve görmek istemediğimizi gördüğümüze ısrar etmek bizim işimiz. | TED | مهتنا إيقاظ الناس، وسحبهم من اللامبالاة الى الكرب، والإصرار على القيام بما لا نريد القيام به ورؤية ما لا نريد رؤيته. |
Bunu yalnızca karşılıklı konuşmayla başarabiliriz, eleştirel sohbetlerle ve insanları kötü göstermeyen diyaloglar kurarak. | TED | يمكن تحقيق هذا فقط عن طريق النقاشات، المحادثات النقدية والإصرار على الحوار الذي لا يقوم على شيطنة الآخرين. |
ve yedi sene sonra o kadar geliştik ki artık savunma, teşvik ve yürütmemız vardı. | TED | فبعد سبع سنوات ، تتطورنا حتى أصبح لدينا التأييد، والإصرار والتنفيذ. |
Bu güzel ülkeyi kuran da işte bu metanet ve yılmazlık, değil mi? | Open Subtitles | أليست تلك هي نفس روح المثابرة والإصرار.. التي شكّلت بلادنا العظيمة ! ؟ |
Buçoközelatletlerinhırs ve kararlılıklarına hayran kalmamak elde değil. | Open Subtitles | يجب عليكم أن تحبوا هذا العزم والإصرار فى هؤلاء الرياضيين |
Ama devamlılık ve azimle neler olabileceğini asla bilemezsiniz aslında. | Open Subtitles | لكن بالعزيمة والإصرار والمثابرة لا تعرفون ماذا قد يحصل |
Bana motivasyonumuz ve azmimiz varsa her şeyi yapabileceğimizi öğretiyor. | Open Subtitles | أعني ، فهو يعلمني أنه يمكنني القيام بأي شيء طالما لديّ الحافز والإصرار |
Savaşa inanmazdı, ama gücün ve çözümün gerekliliğinin farkındaydı. | Open Subtitles | لم يكن يؤمن بالحرب، لكنّه فهم الحاجة إلى القوّة والإصرار. |
Sıkı çalışma ve kararlılıkla dünyaya açılabileceğimizi gösterdiler. | Open Subtitles | لقد أظهروا لنا بالعمل الشاق والإصرار الكبير بأن العالم سيتجلى |
Sabırlı ol! Sabırlı ve ısrarcı... | Open Subtitles | فقط تحلّى بالصبر, الصبر والإصرار |
- Zamanla ve kararlılıkla bu değişecek. | Open Subtitles | هذا سيتغير بمرور الوقت والإصرار |
Yetenek ve cesaret yüzünden buradasınız. | Open Subtitles | انتم هنا بسبب الموهبة والإصرار |
Gözlem, araştırma, inanç ve sorunu belirleme. | Open Subtitles | الملاحظة والتفكير والإيمان والإصرار. |
Elinde istihbarat ve güç var. | Open Subtitles | أنت تمتلك الذكاء والإصرار |
Bay Lenoir'ı tutan grubun koyduğu süre ve Londra ofisiyle kısıtlı iletişim ve Rusların fidye parasını sadece kendilerinin götürmesi konusundaki ısrarı göz önüne alınınca Ruslara istediklerini vermenin dışında hiçbir alternatif kalmadığını gördüm. | Open Subtitles | بالتحليل الدقيق لرغبة المجموعة التي تحتجز (لينوار)ِ ـ ـ ـ ـ ـ ـ الإتصال المحدود بمكتبِ (لندن)ِ ـ ـ ـ والإصرار الروسي ـ ـ ـ |
Fakat kararlılık, bak, şey gibi, bak, ''Siktir et usulü, yakala boynuzu.'' (Kahkaha) Bu Tuff Hedeman, 8 Saniye filminde. Yani, işte, Pat O'Mealey dedi ki: ben çocukken sende hiçbir çocukta görmediğim kadar deneyim var. ve deneyim ile kararlılık aynı şey. | TED | لكن الإصرار, كما تعلمون, انه فقط كمقولة " اعبث مع الثور سيتوجب عليك اخذ الطعنة " (ضحك) كــــتاف هيدمان, في عرض ال8 ثواني اقصد كبات اوميلي عندما كنت صبيًا حدثنا تعلم, لديك دافع للمحاولة اكثر من اي صبي شاهدته والدافع للمحاولة والإصرار هاهنا نفس الشيء |