Böylece çok yaprak kaybettiklerinde, köklerini bırakırlar. Bir çeşit dağlama yaparlar ve kökler ölür. | TED | فعندما يفقدون جرم الورق ، يكوون الجذور يكوونها بشكل ما والجذور تموت |
Buraya bir fidan dikersen kökler çürür. | Open Subtitles | تم غرس الزرع هنا والجذور تعفنت. |
- Evi bitkiler, kökler, tıbbi şeylerle dolu. | Open Subtitles | منزلها كان مليئاً بالأعشاب والجذور... |
Bir yıllıkların bitkisel dokuları, kökleri ve yaprakları kalıtımsal direnç, kaçınma ve tolerans özellikleri açısından çok fazla şeye sahip değildir. | TED | كالأنسجة النباتية، والجذور والأوراق الحولية، ليس لها الكثير من المقاومة الكامنة وخواص التجنب والتحمل. |
Tepesi üst pencerelerimizi gölgeler, ve kökleri temellerimizi zayıflatır. | Open Subtitles | الظلام يتوج نوافذنا الآعلى , والجذور تضعف أساساتنا |
Ve kökler derindedir, Bay Perkins. | Open Subtitles | والجذور تنبت بعمق، يا سيّد (بيركنز). |
Küçük aile grupları şeklinde zor bir hayat yaşıyorlardı, vahşi hayvanları öldürüyor ve yemek için meyve ve bitki kökleri topluyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يعيشون حياة صعبة في جماعات عائلية صغيرة، يقتلون الحيوانات البرية و يجمعون التوت والجذور للأكل. |
Ona hâlâ bu ot ve kökleri mi gönderiyorsun? | Open Subtitles | لذلك كنت لا تزال ترسل لها تلك الأعشاب والجذور! |
Bu ağaç eğri büğrü bile olsa bu ağacın kendi gövdesi, kökleri ve dallarıyla çok anormal ilişkileri bile olsa her şeye rağmen dikkatimizi çeker ve gözlem yapmamızı mümkün kılar ve sonra gözlemi genel nüfusta test edebilmeyi. | TED | حتى وإن كانت تلك الشجرة ملتوية وحتى وإن كان لتلك الشجرة علاقات غريبة للغاية ما بين الجذع والجذور والفروع، ومع ذلك فإنها تقوم على شد انتباهنا وتسمح لنا بإجراء الملاحظات والتي نستطيع اختبارها على بقية الأشجار. |