Hepinizin birbirinize bağırmaya ve çığlık atmaya bir eğiliminiz var. | Open Subtitles | فأنتم جميعاً لديكم ميول للصياح والصراخ فى وجوه بعض |
Çünkü elimde pon pon tutmak ve erkekler için çığlık atmak benim tarzım değil. | Open Subtitles | الإمساك بالأزهار في يدي والصراخ للشباب لايكون أسلوبي |
Kızım çığlıklar atıyor ve ben gidecek miyim? | Open Subtitles | اقصد, ابنتي تبدأ بالبكاء والصراخ ويفترض بي فقط ان اتركها؟ |
Bu eğlence parkında gezmeye ve korkuyla çığlıklar atmaya hazır mısın? | Open Subtitles | هل أنت مستعدة لركوب الآلة والصراخ من الإثارة و القشعريرة؟ |
Zaman da 30 yıl öne geçtin ve tek yaptığın orada dikilip ay büyüklüğüne bakıp bağırmak. | Open Subtitles | تسافر ثلاثون عاما عبر الزمن وكل ماتفعله هو الوقوف هنا والصراخ حول القمر, بالله عليك؟ |
Biliyorum, bazıları hükümdarlığın içinde doğar, bazıları da bağıra çağıra sürüklenir. | Open Subtitles | بعض الرجال ولدو للعظمة وبعضهم يدفعون إليها بالركل والصراخ |
Eğer etrafta deli bir insan gibi bağırıp çağırırsak insanlar bizden uzak durur. | Open Subtitles | كلاّ، لا بأس بذلك. تعلمين، أتمشى وكأني شخص مجنون والصراخ حول الأشراء والإرتعاش، |
Elmaslı tişört giymişlerdi. Tartışıp, bağırışmaya başladılar. | Open Subtitles | كانوا يرتدون فانلات حجر الرين ثم بدأو بالمجادلة والصراخ. |
Bankaları sevmem çünkü sıkıntı, çığlık ve çok histeri var. | Open Subtitles | لا تُعجبني المصارف بسبب القلق والصراخ وكلّ الإضطرابات العصبيّة. |
Seni matineye her götürdüğümde... ağlama, çığlık atmaya ve ısırmaya başlıyordun ve beni ateşe vermeye çalışıyordun. | Open Subtitles | ،كلّ مرة أأخذكِ إلى عرض كنتِ تبدأني بالصياح والصراخ والعض .وبمحاولِةِ إشعالي بالنّار |
İstediğini tekmeleyebilirsin ve çığlık atabilirsin playboy. - Bu onun son seferi. | Open Subtitles | يمكنك الركل والصراخ كما تشاء أيّها المستهتر، هذه رحلتها الأخيرة. |
Sonraysa tek bildikleri, dayak, ısırılma, çığlıklar. | Open Subtitles | الشيء القادم الذي يعرفونه الركل و الكبح والصراخ |
Karanlıkta, soğukta çığlıklar içinde, çığlıklar içinde, çığlıklar içinde yaşıyor... | Open Subtitles | يعيش في الظلام والبرودة والصراخ والصياح والصراخ |
Dökülen kan, panik, çığlıklar midemi bulandırıyor. | Open Subtitles | كل ذلك الدم و... والهلع و، والصراخ. إنه يثير اشمئزازي، نحن لسنا أفضل من عدونا. |
Sinirlenmek ve bağırmak bu sürecin bir parçası. | Open Subtitles | الغضب والصراخ في وجه الاخر جزء من العملية |
İçgüdüme göre hareket edebilirdim, ki bu da kaçmak, bir şeyleri kırmak ve bağırmak, taşı gediğine koyayım diye kendimi kamyonun önüne atmak falan ama... günün sonunda, beklentilerini karşılayan ben olurum, bazen birini şaşırtmayı isterim ama. | Open Subtitles | ويمكنني التصرف بناء على غريزتي وهي التجول وكسر الأشياء والصراخ وأحاول أن أرمي نفسي أمام شاحنة لإيصال وجهة نظري |
Kapıda durup avazımız çıktığı kadar bağırmak haricinde ne seçeneğimiz var bilmiyorum. | Open Subtitles | بخلاف الوقوف لجوار الباب والصراخ بملء الصوت، فلا أجد خيارات أخرى. |
Sen. Dışarıya çık ve o çocukları tekme tokat, bağıra çağıra buraya getir. | Open Subtitles | أنتَ أنت إذهبي هناك وجرجري أولئك الاطفال إلى هنا بالركل والصراخ |
Sen. Dışarıya çık ve o çocukları tekme tokat, bağıra çağıra buraya getir. | Open Subtitles | أنتَ أنت إذهبي هناك وجرجري أولئك الاطفال إلى هنا بالركل والصراخ |
Bir külhanbeyi bağırıp çağırınca siz de seslenmiştiniz... | Open Subtitles | بعض المشددون بدأوا في التذمر والصراخ والصياح وانت وقفت أمام المنبر وصحت |
Sanki ipe kazığa bağlanmış gibi davranıyorsun. Sorduğumuz zaman da, bağırıp, kaçıp, sarhoş olmaya gidiyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنك دائما ثائر لأمر ما مستعد للثورة والصراخ إذا تحدث معك أحد، وتخرج لتشرب |
Elmaslı tişört giymişlerdi. Tartışıp, bağırışmaya başladılar. | Open Subtitles | كانوا يرتدون فانلات حجر الرين ثم بدأو بالمجادلة والصراخ. |