ve bunun hakkında düşündüğüm, sağlık hizmetinin herhangi başka bir sistem gibi olduğu. | TED | والطريقة التي أفكر بها بذلك هو أن الرعاية الصحية مثل أي نظام آخر. |
ve aklıma gelen ilk şey, ihtiyacın asla değişmediği, ama ilişkilere uyguladığımız yolların ve içeriğinin çok fazla değişime uğradığı. | TED | ولهذا إذاً كان أول شيء أفكر به بأن الحاجة لا تتغير، ولكن المضمون والطريقة التي نُخضِع بها علاقاتنا تتغير بكثرة. |
Her zaman yaptıkları şeylere ve yapma tarzlarına saygı duyacağım. | Open Subtitles | سأحترمها دائما نتيجة ما قدمته والطريقة التي عملت بها دلك |
Gönderdiği resim, vücuduna verdiği şekil ve sakatlama birini simgeliyor olmalı. | Open Subtitles | الصورة التي أرسل إلى المشرف والطريقة التي وضع بهــا جســمهــا والتشويه |
Oy kullanma hakkı ve eyaletinizde gördükleri muamele tarzı için protesto ediyorlar. | Open Subtitles | هم يتظاهرون من أجل حق التصويت والطريقة التي يُعَاملون بها في ولايتك. |
ve bunu şu şekilde yapıyorlar, üçüncü yıl tıp öğrencilerine tüm yıl boyunca takip edecekleri hastalar veriyorlar. | TED | والطريقة التي يقومون بها .. هي باعطاء طلاب السنة الثالثة مرضى يتابعونهم طيلة العام |
Şimdi bizim gördüğümüz ve bu elek şirketlerin ortaya çıkışı çekici, ancak daha çok erken. | TED | ونحن على مشارف بداية شئ نحن نراه والطريقة التي تتقدم بها شركات الشبكات تدعونا، وتجعلنا نشارك، لكنها في بواكيرها الأولى |
Bu Lombrosso zamanından ve onun suçlu yüzlerini tanımlama biçiminden beri devam etmektedir. | TED | انه موجود منذ كان يمكننا التفكير في لومبروسو والطريقة التي كان يعرف بها الوجوه الاجرامية. |
ve bilginin düzenlenme şekli bilgiyi saklamaktan yoksundur. | TED | والطريقة التي يتم بها تنظيم المعلومات عاجزة تماما عن مواكبة هذه العملية. |
Şu şekilde kullandık: odada boşluğa bakan bir kameramız ve her duvarda bir monitörümüz vardı. | TED | والطريقة التي استخدمناه بها هو أنه كان في غرفة حيث كان لدينا كاميرا تنظر إلى الفضاء، وكان لدينا شاشة على كل جدار. |
ve çatışmalarını çözümleme yöntemleri hızla diğer ülkelere yayılıyor. | TED | والطريقة التي يتعاملون بها مع صراعاتهم تنتشر الى الدول الاخرى |
Dönüş yaparken sörf yapıyormuş gibi hissettik ve rüzgara karşı da çok etkili. | TED | حين كنا ندور، كان لدينا إحساس يشبه ركوب الأمواج، والطريقة التي يمشي بها في اتجاه الرياح كانت فعالة للغاية. |
Pazarlık yapma şekli sıfırdan altıya kadar giden bir numara çizelgesini işaret etmek, bu şekilde bilgilendirilmemiş oyuncunun ne kadar alacağı üzerine pazarlık ediyorlar, ve bilgili oyuncu da paranın geri kalanını alıyor. | TED | والطريقة التي يساومون بها هي وضع نقطة على خط مرقم يبدأ من صفر إلى ستة دولارات، و يساومون على كم يحصل الأعب الذي لايعرف، و الأعب الذي يعرف سوف يحصل على المال المتبقي. |
ve bunu tanımlama yolum şöyle. | TED | والطريقة التي أصف بها الأمر هي كالتالي: |
Cerrahın kullandığı bu alet yönteminde, cerrah cihazı alır ve hastanın karnını delene kadar bastırır. | TED | والطريقة التي يستخدم فيها الجراح هذه الأداة انه يأخذها ويضغط بها بإتجاه البطن حتى تثقب البطن |
ve bizi bir tür olarak gören bakış açısı ve bizi bir gezegen olarak gören düşünceler o kadar değişti ki,inanılmaz heyecan vericiydi. | TED | والطريقة التي يمكنك عبرها التفكير فينا ككائنات، ونحن ككوكب تغيرنا كثيراً، وكان كل شئ مدهش بشدة. |
Bu çocukların dünyaya ve teknoloji ile onu geliştirmemize bakışları çok daha engin olacak. | TED | وهؤلاء الأطفال سيحصلون على طريقة مختلفة جدا لرؤية العالم والطريقة التي بنيناه بها عبر التكنلوجيا |
Teknoloji dünyamızı tam olarak anladığında, etkileşim kurduğumuz yönteme, çalıştığımız yönteme ve oynadığımız yönteme yeniden dönüşecek. | TED | حين تفهم التقنية عالمنا حقاً، فإنها ستغير الطريقة التي نتفاعل بها، والطريقة التي نعمل ونلعب بها. |
Bu birbirimiz ile toplumsal varlıklar olma özgürlüğünün geleceği ile ve enformasyonun, bilginin ve kültürün nasıl üretileceği ile ilgilidir. | TED | إنه حول مستقبل الحرية لنكون كائنات إجتماعية مع بعضنا البعض، والطريقة التي عبرها تُنتج المعلومات، المعرفة والثقافة. |
ve para kazanma şekilleri, değer yaratma şekilleri, şirket yönetimlerine değişim yaptırmaktır. | TED | والطريقة التي يجنون بها المال، والطريقة التي ينشئون بها القيم هي بدفع إدارات الشركات إلى القيام بتغييرات. |