Tanrının en eski ölüm makinesine zeka ve arzu verdin. | Open Subtitles | لقد أستغليتي حيوان بدائى مفترس وأعطيناه مزيدا من الوحشية والعزم |
Yine de her gün gördüğüm, umut, direnç, kararlılık, yaşam sevgisi ve hayatlarını yeniden inşa edebiliyor olmanın şükranlığı. | TED | ولكن ما أراه كل يوم هو الأمل والتصميم والعزم وحب الحياة والتقدير لكونهم قادرين على إعادة بناء حياتهم من جديد. |
Adamda ruh, öfke, ruhsal enerji ve sporun ihtiyacı olan azim var. | Open Subtitles | إنهُ يملك الروح،والحماس والطاقة العقليّة والعزم الذي تحتاجهُ اللعبة، |
Petrol sahalarımızı ateşe verip gözü kara ve azimli bir şekilde evlerimizi yağmalayıp yok etmeye, kadınlarımıza tecavüz etmeye geliyorlar. | Open Subtitles | لقد أضرموا النيران في حقول النفط وهذا علي الأرجح علينا يائسة والعزم على نهب و تدمير منازلنا واغتصاب نسائنا |
Azim ve kararlılık tek başlarına bütün güce sahiptir. | Open Subtitles | المثابرة والعزم وحدهما يمثلان القوة كلها. |
Yaşadıkları travma ve geçim sıkıntılarının bunu başarmak için önemli olduğunu benimsemişler ve bu tecrübeler olmadan başarılı olabilmek için ihtiyaçları olan güç ve dayanıklılığa sahip olamayacaklarını biliyorlar. | TED | إنهم يتقبلون ما تعرضوا له من صدمات وصعوبات كعناصر أساسية في ما أصبحوا عليه اليوم، ويعلمون أنه لولا هذه التجارب، لربما ما استطاعوا تنمية القدرة والعزم اللازم لكي يصبحوا ناجحين. |
İnanılmaz derecede faydacılar, umutlular ve azimliler. | TED | إنهم عمليون ومفعمون بالأمل والعزم. |
Bir ilham, vizyon ve kararlılığa sahip olmalısınız. | TED | أنت فقط تحتاج للإلهام، الرؤية والعزم |
Çok yetkin ve kararlı göründü efendim. | Open Subtitles | كانت تبدو في غاية الكفاءة والعزم |
2 nci Ordu değerli zamanı ve ivmesini kaybetmişti. | Open Subtitles | الجيش الثاني فقد الوقت الثمين والعزم |
Bu tamamen gurur, kararlılık ve direnç üzerine kurulmuştur. | Open Subtitles | ولقد نشأ على الفخر والعزم والمرونة |
İstediğim de bu. Sana güç ve bir amaç sunuyoruz. | Open Subtitles | وأنا أرغب بذلك - إننا نقدم القوة والعزم - |
Yalnızca görev duygusu ve kararlılık söz konusuydu. | Open Subtitles | وإنّما آنست إحساسيّ الواجب والعزم. |
Bağlılık, sıkı çalışma olabileceğinizin en iyisini sıkı çalışmak için azmetmeyi ve eskisinden daha derine kazmayı gerektirir. | Open Subtitles | يستغرق التفاني والعمل الجاد... والإرادة ليكون أفضل أنه يمكنك ربما يكون... والعزم على العمل بجدية أكبر وأعمق من حفر ربما كان لديك أي وقت مضى. |
Ryan Castaine ve Laurence Gilliard, uyuşturucu bulundurma ve kokain ticaretine teşebbüsten Denetimli Madde Yasası'nın 841. | Open Subtitles | (راين كاستين) و (لورنس غليارد) أنا أقبض عليكم بتهمة حيازة المخدرات والعزم على تهريبها وفقاً لمادة 841 لقانون المواد الخاضعة للرقابة |