Örümcekler çok iyi koku alır. parfüm kafalarını karıştırabilir. Harika. | Open Subtitles | العناكب لديها حاسه شم قويه والعطور يمكن ان تشوشها |
Ev, saç spreyi, parfüm ve sigara kokardı. | Open Subtitles | رائحة منزلنا كرذاذ الشعر، والعطور والسجائر |
Şekerleme, parfüm ya da boya imalatında ve sertleştirmede kullanılır. | Open Subtitles | إنه أيضاً مادة منشطة ومعززة في الحلويات والعطور والطلاء |
Öteki taraftan, kendi kokumuzu gidermek için harcadığımız para kadar bu kokuları parfüm şeklinde satın almak için harcıyoruz. parfüm, işi milyon dolarlık bir pazar. | TED | في نفس الوقت، على الرغم من أننا، ننفق الكثير من المال على إخراج الروائح مننا وإعادة وضعها مرة أخرى في العطور، والعطور هي أعمال تجارية بمليارات الدولارات. |
Tütsülerin parfümlerin ve ekşimeye başlamış güzel yemeklerin arkasından kokularını alabiliyordum. | Open Subtitles | بإمكاني شم رائحتها تحت العرق والعطور والطعام الأنيق الذي بدأوا يهضمونه |
Pazarlarına doğudaki Hindistan ve Çin ve batıda İspanya kadar uzak yerlerden, ipek, baharat, ilaç, meyve, parfüm ve altın geliyordu. | Open Subtitles | جاء إلى أسواقها الحرير والتوابل والأدوية والفاكهة والعطور والذهب من "الهند" و"الصين" في الشرق و"أسبانيا" في الغرب |
parfüm şişelerinde parfüm saklamaktır. | Open Subtitles | واخفاء قناني الكحول والعطور |
Ve bu da Bayan Edwards. Mağazanın güzellik ve parfüm şefi. | Open Subtitles | وهذه السيدة (إدواردز) رئيسة قسم التجميل والعطور في المتجر. |
Giydikleri takıların ya da kullandıkları parfümlerin çoğundan hoşlanmaz ve saçlarına dokunmaya tahammül edemezdi. | Open Subtitles | كان لا يحب الحلي التي ترتديها النساء والعطور التي يستخدمنها كان لا يطيق ان يمس شعر النساء |