Bunu, bizi devamlı kuraklık, sel, ve zehirli maymunlarla rahatsız etmeden önce düşünecekti. | Open Subtitles | ربما كان عليها التفكير في ذلك، عندما كانت تحيطنا بالجفاف والفيضانات والقرود السامّة. |
sel, suyun topraklarımızı döllediği, mutlu bir olaydı. | TED | والفيضانات كانت بالنسبة لنا حدثاً سعيداً، عندما خصبت المياه أراضينا. |
Giderek artan sel ve fırtınaların etkisiyle toprağın üçte biri yok olabilir. | Open Subtitles | الهبوب الثنائي لموجات الأعاصير والفيضانات من الممكن أن يزيل ثلث مساحة هذا البلد |
Sıcak hava dalgası, seller ve kuraklık açısından aşırılık önemli derecede verimliliği etkiliyor. | TED | تقلباتٍ تتمثل في موجات الحر والفيضانات ونوبات الجفاف والتي لها بالغ الأثر على الإنتاجية. |
Depremler, kıtlıklar, seller önlenebilir. | Open Subtitles | . إهتزازات الأرض ، والمجاعات ، والفيضانات ، من الممكن أن تتوقف |
Ve kuraklık ve sellerin artan yoğunluğu Dünya'nın tahıl ambarlarını şiddetle etkileyecek, büyük açlıklara ve ekonomik çöküşe neden olacak. | TED | وزيادة شدة الجفاف والفيضانات سيؤثر بشدة على سلة خبز العالم، مسببا مجاعات هائلة وتراجعا اقتصاديا. |
Sıcaklık, sel ve kıtlık birbirini takip edip sefaleti, siyasi istikrarsızlığı ve terörizmi artıracak. | Open Subtitles | والحرائق والفيضانات والمجاعات ستُفاقمُ الفقر والتزعزع السياسي والإرهاب |
sel ve kuraklık en yüksek verimli Kassa ekinlerimizi alıp götürdü. | Open Subtitles | الجفاف والفيضانات دمّرا مزارع " كاسا " الأعلى خصوبه |
Musonlar, tayfunlar, fırtınalar ve New Orleans'taki sel baskınları... | Open Subtitles | الرياح الموسمية والاعاصير والزوابع والفيضانات التي تلت ذلك , مثل نيو اورليانز... |
Gereksiz yere sel olmaz. | Open Subtitles | والفيضانات تحدث بلا سبب |
Sert rüzgarlar ve sel bazı bölgelerde etkili oluyor. Bazı New Yorkluların mahsur kaldıkları görüldü. | Open Subtitles | أن رياح العالية والفيضانات في بعض المناطق تسببت في إنحصار بعض من سكان (نيويورك). |
Depremler, seller, realite programları. | Open Subtitles | لا نستطيع التحكّم فيها كالزلازل والفيضانات وبرامج الواقعية. |
Balıkların ötesinde, okyanuslar küresel hava sistemlerini yönetirken bizi günlük olarak etkiliyor, ki bu sistemler küresel tarım ürünlerini etkiler veya fırtınalar, aşırı sıcak ve seller yüzünden hayatlara ve mala yıkıcı tahribat bırakabilir. | TED | وما وراء السمك، تؤثر المحيطات علينا بشكل يومي إذ أنها توجّه أنظمة الطقس العالمي، والذي يؤثّر بدوره على أمور كالإنتاج الزراعي كما يمكن أن يؤدي لتدمير الأرواح والممتلكات من خلال العواصف، والحرارة الشديدة، والفيضانات. |
Savaşlar, devrimler, seller, vebalar. | Open Subtitles | بالحروب والثورات والفيضانات والأوبئة |
Depremler! seller, gibi... | Open Subtitles | مثل الزلازل والفيضانات |
Ne de olsa bugün doğan herhangi bir çocuk eskiden doğal afet dediğimiz kasırgaların, sellerin, yangınların sıradan bir şeye dönüştüğü bir dünyada yaşamak zorunda olacak. | TED | فعلى أي حال، أي طفل يولد اليوم سيحيى في عالم حيث تصبح الأعاصير والفيضانات وحرائق الغابات ما نطلق عليه اليوم كوارث طبيعية أشياء مألوفة |