İçeriğinde potasyum, nitrojen, sülfür, karbon, nikel ve demir var. | Open Subtitles | آثار البوتاسيوم و النيتروجين والكبريت والكربون، النيكل والحديد. |
Toz; silis, sülfür alaşımları ve sentetik lastikten oluşmuş. | Open Subtitles | الغبار تمّ تكوينه من السيليكا والكبريت ومطاط صناعي |
Atmosferdeki nitrojen, sülfür ve oksijen yeryüzü soğurken asit yağmurlarını oluşturdu. | Open Subtitles | اتحد النيتروجين والكبريت والأوكسجين في الجو مكوناً المطر الحمضيّ بينما بردت الأرض. |
İçinde ateş ve Kükürt olan eski hikayeler keşke doğru olsaydı diyeceksiniz. | Open Subtitles | سيجعلكم تتمنّون لو أنّ حكايات العهد القديم عن النار والكبريت كانت صحيحة |
Örneğin, kurşun ve Kükürt atomlarından oluşan kübik yapıdaki galenit. | TED | الجالينا على سبيل المثال، التي لديها بنية مكعب مكونة من ذرات الرصاص والكبريت. |
Çünkü kafan kötü Cehennem azabı saçmalıklarıyla dolu. | Open Subtitles | ذلك سبب ان رأسك مملوء بكلّ ذلك الصديق النار والكبريت الهراء |
- İsa bizi kurtarmaya geldi, lanetlemeye değil. - "Onların yeri, kükürtle yanan ateş gölüdür. | Open Subtitles | جاء السيد المسيح لإنقاذنا لالكي يلعننا سيكون لهم نصيبهم في البحيرة التي سيحترقون بها بالنار والكبريت |
Barut güherçile ve sülfürden yapılır. | Open Subtitles | يتكون البارود من الملح البارود والكبريت. |
Aluminyum, magnezyum tozları potastum klorat ve sülfür bileşiği. | Open Subtitles | آثار لبودرة الألمنيوم , المغنيسيوم, و كلورايت البوتاسيوم والكبريت |
Hidrojen gazı, karbondioksit ve demir, nikel, sülfür içeren mineraller. | Open Subtitles | غاز الهيدروجين وثاني أكسيد الكربون والمعادن التي تحتوي على الحديد، النيكل والكبريت |
Karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen, fosfor ve sülfür gibi organikleri tattık. Hepsi oradaydı. | TED | تذوقنا طعم المواد العضوية- الكربون والهيدوروجين والأكسجين، والنيتروجين والفوسفور والكبريت - كانت جميعًا هناك. |
Maktulün kemikleri, karbon, nitrojen, oksijen ve sülfür içeren tortulu kaya tozu ile kaplıydı. | Open Subtitles | ...إذن,عِظام الضحية كانت مُغطاه بغبار الصخور الرسوبية تتكون من الكربون,والنيتروجين,والأوكسجين والكبريت |
Stronsiyum, magnezyum, potasyum ve sülfür. | Open Subtitles | سترونتيوم، مغنيسيوم، بوتاسيوم والكبريت. |
İncil'e bakacak olursak, Cehennem, ateş, Kükürt ve sonsuz işkencenin olduğu bir yer olarak tarif edilmektedir, | Open Subtitles | إن نظرنا إلى الإنجيل فإن الجحيم قد وصف بمكان شبيه كهذا مليء بالنيران والكبريت ،والعذاب الأبدي |
Yangın kaynaklı kokuları tespit eder. Potasyum, Kükürt. | Open Subtitles | هذا يلتقط رائحة البوتاسيوم والكبريت |
- Ateş ve Kükürt uygun değil miydi? | Open Subtitles | -ألم يكن "النار والكبريت" متاحاً؟ |
Ateş ve Kükürt uygun değil miydi? | Open Subtitles | "ألم يكن "النار والكبريت" متوفراً؟ |
Babası şu Cehennem azabı kiliselerinin birinde papaz. | Open Subtitles | كان والده قسيساً في واحدة من كنائس النار والكبريت اليهودية. |
Homer'ın etrafı mutlu şekilde ateş ve kükürtle çevriliydi. | Open Subtitles | "هومر) كان سعيدا محاطا بالنيران والكبريت)" |
Yaydığı onca arsenik, kurşun ve sülfürden dolayı yakın zamandan kapatılmış bir pil geri dönüşüm fabrikası var. | Open Subtitles | هناك منشأة لإعادة تصنيع البطاريات أغلقت مُؤخراً... بسبب كلّ الزرنيخ، الرصاص والكبريت الذي كان ينبعث منها. |