Bilim adamlarına göre nefret ve aşk duyguları birbirine çok yakınmış. | Open Subtitles | العلماء يقولون بأن الحب والكراهية قريبات جدا لبعضهما هذا مااقوله للنساء |
Bu yasalar seks işçilerine karşı nefret ve yaftalamayı da sağlamlaştırıyor. | TED | هذه القوانين تشدد من وصمة العار والكراهية ضد محترفي الجنس. |
Uzun süre korkup incindiğin zaman korkun ve acın nefrete dönüşür ve nefretin dünyayı değiştirmeye başlar. | Open Subtitles | عندما تؤذى وتخاف لمدة طويلة الخوف والألم يتحولون إلى الكراهية والكراهية تبدأ بتغير العالم |
İçimizde, kanın kutsama olduğunu, sevginin de nefret olduğunu söyleyen bir hain var. | Open Subtitles | هناك أفعى بحديقتنا، الشخص الذي يقول أن الدماء مباركة والكراهية حب، |
Tanrı'nın huzurunda, gerçeği... korku ve nefretin ön yargılara dönüştüğü... beyinlerimizle değil... ama kalplerimizle... aramak gibi bir yükümlülüğümüz var. | Open Subtitles | لدينا واجب يفرضه الله للبحث عن الحقيقة ليس بعيوننا أو بعقولنا حيث يقوم الخوف والكراهية بتحويل المساواة لتحيز |
Yasama organımız günümüzün teknolosine uygun keskin ve yerinde yasalar çıkarmalı, konuşma özgürlüğü ve nefret söylemini ayırmalı. | TED | على مشرّعينا كتابة وإقرار تشريعات ذكية التي تعكس تكنولوجيا اليوم وأفكارنا عن الحرية والكراهية في الخطاب. |
Söyleyin bana aşk ve nefretten bu ikisinden hangisi en kötü bozuklukları oluşturur. | Open Subtitles | أود منك أن تخبرني بين الحب، والكراهية أي من هذين يخلق أسوأ إضطرابات؟ |
Birkaç hafta sonra bir arkadaşımın evindeydim ve karşılaştığım bu nefret ve ırkçılık yüzünden moralim bozuk ve kızgındım. | TED | بعد عدة أسابيع كنت في منزل صديقٍ لي، وكنت مستاءة وغاضبة جدًا بشأن العنصرية والكراهية التي واجهتها. |
Biliyorsun, nefret ve sevgi arasında ince bir çizgi var. | Open Subtitles | كما تعلم، هناكل خط فاصل بين الحب والكراهية |
Çocukken tek sahip olduğu nefret ve savaşma isteğiydi. | Open Subtitles | منذ صباه الأشياء الوحيدة التي قدمت له هي العدوانية والكراهية |
Mesajı duyurmuştu ve tüm gördüğü şey nefret ve düşmanlıktı. | Open Subtitles | إنه يعلن رسالته على الملاْ وكل ما كان يحصده هو الأضطهاد والكراهية |
Çünkü dünyanın yok olduğu gün nefrete teslim olmadın, baban gibi teyzem gibi. | Open Subtitles | لان اليوم الذي دمر فيه عالمك أنت لم تستسلم للغضب والكراهية مثل والدك مثل خالتي |
İnsanların verdikleri kararlar hırsa, tutkuya, nefrete dayanır. | Open Subtitles | يتخذ البشر قرارات قائمة على الجشع والرغبة والكراهية. |
Bir de nefret. Onu unutmayalım sakın. | Open Subtitles | الندم والكراهية دعنا لا ننسى الأخيرة |
Altın, şan bir de nefret. | Open Subtitles | لأجل الذهب والمجد والكراهية |
Irçılığın ve nefretin, insanların hayatına müzik ve aşk aşılayarak tedavi olacağına, hem de gerçekten tedavi olacağına inanıyordu. | Open Subtitles | كان يؤمن أنه بإمكانه علاج العنصرية والكراهية بحقن الموسيقى والحب في حياة الناس |
Her yanımı korku ve nefret sarmıştı ve bu yüzden başıma gelen en güzel şeyi berbat ettim. | Open Subtitles | أنا امتلأ بالخوف والكراهية الذاتية أنني دمرت أفضل شيء ما حدث لي أي وقت مضى في حياتي |
Yeteneklerin şehvet ve tutkudan geliyorlar, öfke ve nefretten değil. | Open Subtitles | انها تأتي من شغف العاطفة وليس العدوان والكراهية |
nefretle kör olan hiçbir şey anlamaz. | Open Subtitles | عندما يُعمى المرء من آثار الغضب والكراهية لا يستطيع فهم شيء |
iğrenme ve nefrettir. | Open Subtitles | كلّ ما يمكني منحك إياه هوالقرف والكراهية |
Onlarsa çocuklarımıza şehveti, ihaneti ve nefreti öğretiyorlar. | Open Subtitles | أنهم يعلمون أطفالنا شهوة والخيانة، والكراهية. |