Geldiğiniz uçaklar, arabalar, oturduğunuz Koltuklar... | TED | الطائرة التي أتيت على متنها والسيارات والمقاعد التي تجلس عليها. |
Hava güzel. Koltuklar sosisli sandviç suyu gibi kokmuyor. | Open Subtitles | يعمل المكيف والمقاعد ليس لها رائحة عصارة الهوت دوج |
Ve Koltuklar bu yöne doğru bakacak, ve... | Open Subtitles | والمقاعد يمكن أن تتوجه إلي هذه الناحية |
Ve Koltuklar bu yöne doğru bakacak, ve... | Open Subtitles | والمقاعد يمكن أن تتوجه إلي هذه الناحية |
Karanlık, Koltuklar sert ve çok korkunçtu. | Open Subtitles | مظلم والمقاعد قاسية وهو كئيب جداً |
Araç bekliyor. Koltuklar ayarlandı. | Open Subtitles | المركبة بالإنتظار والمقاعد تم تحديدها |
Koltuklar İtalyan deri. | Open Subtitles | والمقاعد مصنوعة من الجلد الإيطالي |
Araba sürerken Koltuklar masaj yapmaz, | Open Subtitles | والمقاعد لا تعمل لك مساج وانت تقود |
Bu kuyruk, montaj tamamlandığında tırlarla Kanada'ya, birincil montaj tesislerine; kanatlar, Koltuklar, pencere güneşlikleri gibi diğer binlerce parça gibi yeni bir uçak oluşturmak üzere ihraç ediliyordu. | TED | وعندما تتم دابرة تلك الجمعيات يصدرونها عبر شاحنة إلي كندا، إلي الجمعية الرئيسية للمصنع حيث أنها تأتي معاً مع ألآف من الأجزاء الأُخرى، مثل الأجنحة والمقاعد والقليل من الظلال علي نوافذ صغيرة، ويأتي الجميع ليصبح جزءاً من الطائرة الجديدة. |
Ayarlanmış Koltuklar. | Open Subtitles | آه، والمقاعد المخصصة. |
Ve Koltuklar kötü değil. | Open Subtitles | والمقاعد ليست سيئة |