Ve Meksika'da, doğranmış jumiles sarmısak, limon ve tuz ile kızartılır. | TED | وفي المكسيك، تُحمص الخنافس المفرومة مع الثوم والليمون والملح. |
Mali İmparatorluğu toprakları, altın ve tuz gibi doğal kaynaklar yönünden zengindi. | TED | كانت أرض إمبراطورية مالي غنية بالموارد الطبيعية، مثل الذهب والملح. |
Zevk açısından, tereyağı ve tuz ile daha hoş görünümlü ancak vicdanımı rahatlatacak türden şeyler ararım. | TED | للمتعة، أنا أتطلع الزبدة والملح والأشياء المثيرة التي تجعل المذاق مثل التكفير عن الذنب. |
Ne zaman spagetti pişirsem sadece yağ tuz ve sarımsak koyarım. | Open Subtitles | وعندما أطهو المعكرونة فإنني أقوم بطهيها بالزبد والثوم والملح فحسب |
Alkol, tuz ve katkılı yağlar. | Open Subtitles | الكحول والملح بالأضافة إلى الدهون المشبعة؟ |
Yumurta, şeker ve tuzu ayrı kâselerde karıştır. | Open Subtitles | امزجي البيض والسكر والملح في إناء مختلف. |
Çok yağlı ve tuzlu. Ne kadar çok koyuyorlar bilemezsin. | Open Subtitles | الزيت والملح في الزيادة أيضا |
Toz, kabarcıklar ve tuz suyun karakterini oluşturur. | Open Subtitles | إنّه التراب والرياح والملح من يمنح الماء كينونته. |
Mukavvalık ambalaj kağıdını kıvırmak için buhar ve tuz kullanır. | Open Subtitles | تستخدم البخار والملح لتغضين ورق اللفّ إلى ورقّ مقوّى. |
Çorba yapıyorum. Kereviz, patates, havuç ve tuz. Çok basit. | Open Subtitles | أُعد الحساء السميك على العشاء بالكرفس والجزر والبطاطا والملح, إنه بسيطٌ جداً |
İkinci aşamada, su ve tuz ekliyoruz ve karıştırıyoruz, ve "kil" dediğimz şey oluşturuyoruz. | TED | .نزن الطحين وفي المرحلة الثانية نضع الماء والملح .. ونخلطهم معاً ومن ثم نصنع ما يسمى " الغضار " - اساس العجينة |
Baksana, biraz biber ve tuz ile sirkeye ne dersin? | Open Subtitles | ما رأيك ببعض الفلفل والملح والخل؟ |
- ve tuz - biber, lütfen. | Open Subtitles | والملح والفلفل من فضلك حالا يا سيدى |
İki ay boyunca tuz ve sudan başka bir şey tüketmediler ve sonra ne oldu tahmin et? | Open Subtitles | لم يأكلوا شيئاً سوى الماء والملح لمدة شهرين، وتخيل ماذا؟ |
Ekibimizi malzeme gibi düşünsek un, tuz ve şeker olurduk. | Open Subtitles | لو كانوا مكونات طعام، لكانوا أشبه بالطحين والملح والسكر. |
Sütü, şekeri, vanilyayı, yumurtaları, brendi ve tuzu ekleyin. | Open Subtitles | أخلط الحليب، السك، الفانيلا البيض، ماء الكرز والملح. |
Bu ekmek ve tuzu, konukseverliğimizin göstergesi olarak kabul ediniz. | Open Subtitles | إقبل هذا الخبز والملح كنوع من الضيافة |
Sizin topraklarınız, kükürtlü ve tuzlu yanmış bir atık, ekilmemiş ve verimsiz Sodom ve Gomorra devrilmesi gibi üzerinde hiç ot yetişmez. | Open Subtitles | أرضك مكونه من الكبريت والملح مضيعه محروقه, غير قابله للزراعه وغير منتجه ولا ينمو عليها أي عشب مثل إطاحة "سدوم" و"عمورة" (قريات دمرت على حسب الإنجيل) |
Son fıstık-- ...kardeşlerinden ayrılmış, tuzu ve yağı taşmış. | Open Subtitles | ممتلئة بالزيت والملح الذي أكسبه لها أخاها الراحل |
Buzları bardakların içine attım ve tuzları da, tuzlukların içine. | Open Subtitles | وضعت مكعبات الثلج في الكؤوس والملح في مرشة الملح |
Lucy,tuzluk ve biberliği iyice kurutmayı unutma. | Open Subtitles | "لوسي" يجب ان تتذكري دوما مسح علب الفلفل والملح. |