Bu hayatta ne olursa olsun nezaket, cesaret ve özveri içinde her zaman olduğu gibi birbirinize bakacağınızı bilmek bizi gururlandırıyor. | Open Subtitles | أنه يسعدنا ان نعلم أنه لا شئ فى العالم يمنعكم من أن تعتنوا بأنفسكم أنتم الثلاثة , بالحب والمودة وأنكار الذات |
Merhamet, sabır ve açıklıkla bunu yapabilir miyiz? | TED | مع الحب والمودة , بالصبر , الإنفتاح والتقرب من الآخرين ؟ |
General'in sevgi ve selamını getirdim. | Open Subtitles | أنا قادم من قبل الجنرال حاملاً معي الحب والمودة |
Şunu bilmeni isterim ki, bu evdeki konumunun değişmiş olmasına rağmen, sana hak ettiğin saygı ve sevgiyi göstermeyi istiyorum. | Open Subtitles | -جوسي" ". أريدك أن تعلمي أنه برغم تغيّر منزلتك داخل هذه الأسرة، أعتزم أن أعاملك بكل الاحترام والمودة الذين تستحقينهما. |
Sevgi ve şefkati almak için diğerlerine bakmalısın. | Open Subtitles | عليه أن يتطلع للآخرين للحصول على الحب والمودة |
İleriki yaşlarda birine yeterince hızlı vurursanız onun yakınlaşma ve bağlılık alışkanlıklarında bir kör nokta oluşturursunuz. | Open Subtitles | أصبتَ شخصاً ما بقوة كافية في عمره المبكر يمكن أن يجعل نقطة مخفية في بحثه المألوف للقرب والمودة |
Tanıma, zevk, onur ve de, kısa aşk ve sevgi. | Open Subtitles | السرور, احترام الذات و, باختصار الحب والمودة ما العيب فى ذلك |
Majesteleri'nin çok önemli bir gerekçe olmadıkça gitmeyeceğini bilmeme rağmen, aşkım ve alâkam, varlığınızı burada istememe sebep oluyor. | Open Subtitles | وعلى الرغم من أنني أعرف أن غياب جلالتك لم يكن إلا لحاجة كبيرة لا تزال المحبة والمودة يجبراني على الرغبة بحضورك |
İş birliği ve barışçılık aşılamaları gerekiyordu. | Open Subtitles | التي كانت من المفترض زرع روح التعاون والمودة |
Öyle ya da böyle, biz onlara zarafet, şifa merhamet, şefkat, açık bir iletişim ve yakınlık sağlarız. | Open Subtitles | حسناً، في كلتا الحالتين، أنا أجلب لهم النعيم والشفاء والعطف، والرعاية، والتواصل والمودة |
Birkaç kafa dengi adamla dostluk ve samimiyet kazanacaksın. | Open Subtitles | أنهم مجموعة من الشباب متشابهون في الميول والأفكار تجمعهم الصداقة والمودة |
Sıkı çalışma ve süreklilik- pes etme- ve bütün yaşama saygıya yönlendiren sevgi ve merhamet. | TED | العمل الجاد والمثابرة -- لا تستسلم -- والمودة والرحمة تقود إلى إحترام جميع أشكال الحياة. |
Sana saygı ve sevgi duyuyorum. | Open Subtitles | كل ما أكنه لكى هو الإحترام والمودة |
Sana hediyem olsun. Tüm sevgi ve minnettarlığımla. Çok teşekkürler. | Open Subtitles | هديتي لكي , مع الكثير من الآمتنان والمودة,شكراجزيلالكي . |
Bunun üzerine düzenli ziyaretçi ve gönüllü akımı var, seni sevgiye ve açlık duyduğun ilgiye boğan ve sonra yine terk eden, terk edilmenin tüm hislerini hatırlatan ve sana tekrar ve tekrar sevilmeye değmediğini hatırlatan. | TED | وعلى رأس كل هذا لديك تدفق ثابت للزوار والمتطوعين الزائرين، ليغسلونكَ بالحب والمودة التي أردتها وبعدها يتركوكَ مرة أخرى، ثائرًا كل أحاسيس الإهمال هذه، ويثبتون ذلك مرة تلو الأخرى بأنك لا تستحق أن تكون محبوباً. |
- Sevgi ve sadakât. - 1 dolarımı geri ver. | Open Subtitles | الحب والمودة - أعد إليّ الدولار - |
Onu sevgi ve şefkatle kucaklıyorum. | Open Subtitles | أعانقها كل الحب والمودة. |
Ama kısa süre içinde Fünkeler bu yeni aşk ve birliktelik ruhunu alıp birbirleriyle nadiren karşılaşacakları bir eve koydu. | Open Subtitles | ولكن بعد ذلك، قامت عائلة (فيونكي) بأخذ روح الحب والمودة إلى مكانٍ بالكاد يتقابلون فيه |
Abbie hayatını mutlu ve dolu dolu yaşadı. Onu saygı ve sevgi ile hatırlamalıyız. | Open Subtitles | حياة (آبي) كانت مليئة بالسعادة وسوف نذكرها بالأحترام والمودة. |
Yine, ilişki önemsiz bir şey olduğu için değil -- tabii ki önemli -- önemli olan tek şey o olmadığı için ve seksi, hedefi olan bir yarış olarak düşünmektense onu sıcaklık, yakınlık, uyarılma, istek, temas, samimiyet içeren bir tecrübe havuzu olarak yeniden kavramsallaştırmamıza yardımcı olur. | TED | مرةً أخرى، ليس بسبب أن الممارسة الجنسية ليست مهمة -- إنها مهمة بالتأكيد -- لكنها ليست الشيء المهم الوحيد فبدلًا من التفكير حول الجنس وكأنه سباق للوصول إلى الهدف يساعدنا هذا لإعادة تعريف المفهوم كمجموعة من التجارب التي تتضمن الدفء والمودة والإثارة والرغبة واللمس والحميمية. |