Rüzgar bıçakları döndürecek mil suyu pompalayacak ve su akmaya başlayacak. | Open Subtitles | الريح سوف تدير الريش. البئر سوف تضخ المياه. والمياه ستندفق، وتتدفق. |
sular ağaçlara ve nehre sızıp kül suyu oluşturmuş. | Open Subtitles | الأجساد تحرق والمياه ترشح الرماد لأنتاج محلول القلي |
Bu insanların yediği tek şey soya peyniri ve maden suyu. | Open Subtitles | أقسم لكِ، كل طعام هؤلاء الناس الفاصولية والمياه الكربونية |
Birileri Los Angeles su ve Güç Dairesi güvenlik duvarını geçmek için bu bölgenin elektriğini bilerek aşırı yüklemiş. | Open Subtitles | محول هذه المنطقة من الشبكة حُمّل فوق طاقته عمداً عندما قام شخص بالتحايل على الجدار الناري لوزارة الطاقة والمياه |
Şimdi, görüğünüz gibi, zincirlerden kurtulmak zor ve su nefes almayı engelliyor. | Open Subtitles | والآن ، كما تشاهدون السلاسل صعبة بما يكفي للهرب والمياه تخنق النفس |
Bu diyar sırf ağaçlar ve sudan oluşsa bile onu fethedeceğiz! | Open Subtitles | حتى إن كانت هذه الأرض من الأشجار والمياه فقط، فسوف نغزوها |
Hemen tuzlu kraker ve zencefilli gazoz alıp geri geliyoruz. | Open Subtitles | سنعود على الفور ونحضر لكِ بعض البسكويت المملح والمياه الغازية |
Enerji ve suya sahip olanlar ve olmayanlar vardı. | TED | كان هناك من يملك الطاقة والمياه والذين لا يملكون. |
Fosil suyu yerel halkın yiyeceğini temin edeceği ekinlerin çöl ortasında yetiştirilmesine olanak sağlıyor. | Open Subtitles | والمياه الجوفية هذه تساعد على إرواء هذه الصحاري لتوفير الطعام لسكان هذه المناطق |
Burada temel sorun normal patlayıcı aygıtlarla tuzlu suyu biraraya getirememenizdir. | Open Subtitles | التحدي هو أن اجهزة التفجير العادية والمياه المالحة لا يختلطان |
Ahh. Kokusunu seviyorum iadesi et ve soğan suyu. | Open Subtitles | كمْ أحبّ رائحة اللحوم الطريّة والمياه التي فيها بصل. |
Ve gazla basınçlandırılmış suyu dağıtacak, böylece göl patlamayacak. | Open Subtitles | والمياه ستعيد توزيع ضغط الغاز وبالتالي فإن بحيرة لن تنفجر |
Soğutucuları ve suyu tutmak için uzay çekicileri yapabiliriz. | TED | يمكننا بناء القاطرات الفضائية ، منصات مدارية لخزن cryogens والمياه. |
Defin konusunda Britanya'da neredeyse hiç düzenleme yok, sadece küçük düzenlemeler var, su yolunu kirletmemek, nehir veya yeraltı suyu kirletmemek gibi. | TED | في واقع الأمر ليس هناك من قيد في المملكة المتحدة حول الدفن، و القيل الموجود منها بهدف منع تلويث المجاري المائية، مثل منع تلويث الأنهار والمياه الجوفية |
Bizim market, Yunan yoğurdu, şişelenmiş su bir de bozulmamış et satmaya başlamış. | Open Subtitles | بوديجا بدأت في بيع الزبادي اليوناني والمياه المعبأة في زجاجات واللحوم منتهية الصلاحية |
Sizi su ve ekmekle kutsasın bu musibeti göğsünden koparıp alsın. | Open Subtitles | عليهِ أن يُبارك الخبز والمياه وهو سيأخذ المرض بعيدًا عن وسطك. |
24 saat boyunca sular musluklardan akıyor. Yukardan sular akıyor. | Open Subtitles | والمياه متوفرة أربعة وعشرون ساعة وتنساب المياه من السقف طوال الوقت |
Bunlar daha soğuk, daha çetin ve daha tehlikeli sular. | Open Subtitles | وهي اكثر كثافة وأبرد، والمياه أكثر خطورة. |
Bu diyar sırf ağaçlar ve sudan oluşsa bile onu fethedeceğiz! | Open Subtitles | حتى إن كانت هذه الأرض من الأشجار والمياه فقط، فسوف نغزوها |
Hemen tuzlu kraker ve zencefilli gazoz getiriyoruz. | Open Subtitles | سنعود على الفور ونحضر لكِ بعض البسكويت المملح والمياه الغازية |