Ülkede başka geleceği olmayan bir sürü genç erkek ve kadın var. | Open Subtitles | الآلاف من الشبان والنساء في هذا البلد الذين ليس لديهم مستقبل آخر |
Bunlar, ABD'deki erkek, kadın ve polis güçlerinin her gün kullandığı yöntemler. | TED | وهي الأساليب التي يستخدمها الرجال والنساء في الولايات المتحدة الأمريكية وكذلك في الأجهزة الشرطية يستخدمونها كل يوم، |
Vaazları genellikle Afrikalı Amerikalılara ve kadınlara yönelik zulmü kınadı ve hem köleliğin kaldırılmasındaki hem de kadın haklarındaki mücadelede öne çıktı. | TED | استنكرت في عظاتها اضطهاد الأفارقة الأمريكيين والنساء في العموم، وأصبحت بارزة في حملات إلغاء العبودية وحقوق المرأة. |
Üniseks araştırmalar, bunun kadın ve erkek çalışanlar arasında bir yakınlaşma doğurduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | أظهرت الدراسات أن الحمامات المشتركة تساعد الرجال والنساء في توالد الألفه |
Hapishanedeki birçok kadın ve erkek "Avcı" olmadan programa girme şansını yakaladı. | Open Subtitles | غريب كيف أن الرجال والنساء في السجون بأن يستحقوا أن يكونوا قتلة, ربما لا يجب أن يُمنحوا نفس الفرصة |
Benim endişem, yükleme bölümündeki kadın ve erkeklerin iyi geçinememesi. | Open Subtitles | قلقي هو أن الرجال والنساء في رصيف التحميل لا يمكنهم الإنسجام. |
Size bu ülkede bilet alıp sinemaya gidenlerin yüzde 50'sinin kız ve kadın olduğunu söylememe gerek yok. | TED | لا أحتاج أن أخبر هذا الحشد: 50% من الناس الذين يذهبون إلى شباك التذاكر ويشترونها هم من الفتيات والنساء في هذا البلد. |
Hapishanedeki birçok kadın ve erkek "Avcı" olmadan programa girme şansını yakaladı. | Open Subtitles | فاحتمالات بقاءهم أحياء عديمة غريب كيف أن الرجال والنساء في السجون بأن يستحقوا أن يكونوا قتلة, ربما لا يجب أن يُمنحوا نفس الفرصة |
Bu odada birçok yetenekli erkek ve kadın var ve şu anda, biz eserimizi dünyaya getiriyoruz. | Open Subtitles | هناك العديد من الرجال والنساء في هذه الغرفة في هذه اللحظة نحن نجلب أختراعنا للعالم . |