Biraz lenf özüyle çatlak dokular ve de bakalım muhtemelen sindirim salgıları. | Open Subtitles | هناك بعض المسألة الليمفاوية والنسيج الخلالي لنرى ربما بعض إفرازات الجهاز الهضمي |
kamulajını, renk ve desen değiştiren derisini kullanamadığı takdirde nasıl kolaylıkla göze çarpacağını görüyorsunuz. İşte ön planda deniz yosunları. | TED | إذا لم تتمكن من إستخدام التمويه استخدم جلدك لتغيير اللون والنسيج هنا بعض الطحالب في المقدمة |
Fakat, bunu yapmak için sadece üç günümüz vardı, ve elimizdeki tek kumaş başka bir mukimin geride bıraktığı yatak kılıfıydı. | TED | ولكن كان لدينا ثلاثة أيام فقط لصنعه، والنسيج الوحيد الذي نملكه كان غطاء لحاف قديم تركته أحد المقيمين وراءها. |
Burasi gomlek yapilan tekstil -- Youngor, Cindeki en buyuk gomlek ve elbise fabrikasi. | TED | هذا هو الغزل والنسيج حيث يصنعون القمصان. يونجور ، اكبر مصنع للقمصان و الملابس فى الصين. |
Gelişen organizma onun kemik ve dokularını yiyerek hayat enerjisini kullanıyor. | Open Subtitles | إن الكائن الحي النامي بداخله يستعمل طاقة حياته و يهضم العظام والنسيج |
Bu saç ve doku örneklerini, son on gün içerisinde öldürülen kurbanlarınkilerle karşılaştırmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تفحص الشعر والنسيج لأجلي مقارنة مع كلّ الضحايا للعشرة أيام الماضية |
Eski hocalarından birisi, yeni öğretisinin tüm ahlâki ve toplumsal dokuyu zayıflatarak yıkım ve karışıklık getireceği konusunda onu uyacaktı. | Open Subtitles | أحد أساتذته القُدامى حذّره من أنّ مذهبه الجديد سيجلبُ الخراب والتشويش, وسيقوّض كلّ الأخلاق والنسيج الإجتماعيّ. |
Baktıkça, kan ve kemik görüyorum ve doku o kadar dağıldiki . | Open Subtitles | وقتما أنظر لهذا، كل ما أراه هو الدماء والعظام.. والنسيج الممزق الذي لا يمكنني أن أقول إلي أي مكان ينتمي |
O kadar insanın içinde sadece Pamuk'un kanı ve doku örnekleri kızınızla uyum sağladı. | Open Subtitles | أثبتت الدم باموك والنسيج لتكون المباراة الوحيدة من بين جميع الناس. |
Serebral kıvrımları düzleşmiş ve dokusu da belirgin derecede sıkılaşmış. | Open Subtitles | اللفائف الدماغية تالفة والنسيج صلب بشكل ملحوظ |
eklemler ile bağlayıcı dokuların aşırı ısınıp vücudun içine erimesine sebep olan ve nadir görülen bir hastalık. | Open Subtitles | الذي يتسبب في المفاصل والنسيج الضام والى ارتفاع درجة حرارة داخل الجسد |
Siroz vücudun ana filtre sistemi olan hücrelerin ve yara dokusunun nodül oluşturmasına ve etkisini kaybetmesine neden oluyor. | Open Subtitles | تليف الكبد يسبب للخلايا والنسيج الندبي يجعل العقيدات المتعددة، غير فعالة |
Uzaylı biyolojisinde, robotik ve protez konusunda gelişmeler oldu. | Open Subtitles | في علوم الأحياء للفضائيين والنسيج الصناعي |
Sol tarafta balon helyum gazıyla dolduruluyor, ve kumaş aslında orta noktaya kadar uzanıyor burada elektronik bir parça ve patlayıcılar var ve paraşüte bağlanıyor, sonra da paraşüt yüke bağlanıyor. | TED | بحيث يتم ملء البالون بالهيليوم على الجانب الأيمن، والنسيج يستمر فعلا على طول الطريق إلى الوسط حيث هناك قطعة من الالكترونيات والمتفجرات متصلة بالمظلة، ومن ثم يتم توصيل المظلة بالحمولة. |
Örneğin görseller bu küçücük detaylarla bir çok şey anlatır. Yazı tipi, şekil, renk ve doku özelliği gibi şeylere kodlanmış biçimde. | TED | فالمرئيات على سبيل المثال، تخبرنا أمورًا كثيرة عبر هذه التفاصيل الصغيرة جدًا، والمقننة بأشياء كالنوع، والشكل، واللون، والنسيج. |
Ayrıca tefecilik yaptığınız ve hatta Mafyanın yardımıyla bazı işadamlarının fabrikalarını zorla ellerinden aldığınız yolunda yazılar yayınlandı. | Open Subtitles | أنت أيضاً متهم بتقديم قروض ذات فوائد فاحشة و بالإستحواذ على الأعمال بمساعدة المافيا. مصنعك للغزل والنسيج يستخدم كمثال على ذلك |
Tüm kan ve doku örnekleri yakılıp toz haline getirilecek. | Open Subtitles | كل عينات الدم والنسيج يجب حرقها وسحقها |
Kan ve kumaş örneğini araştırmalıyız. | Open Subtitles | نحتاج لمقارنة البصمات من الدم والنسيج |
Tüm saç ve lif kanıtını silip süpüren adam. | Open Subtitles | الشخص الذي محى كل أدلة الشعر والنسيج |
O da renk, ahenk ve ritim ekliyor. | Open Subtitles | وهو يضيف الألوان والنسيج والتناغم. |