Sizden kurtulup biraz huzur ve sessizlik bulmak için bir saatliğine ölmem gerekti. | Open Subtitles | يجب علي الموت لساعة لأحصل أخيرا على بعض السلام والهدوء منكم يا رفاق |
Biraz huzur ve sessizlik istemenin ne anlama geldiğini biliyor olmalısın. | Open Subtitles | عليكي أن تعرفي ماذا تعني حاجة لقليل من السلام والهدوء. |
Başka bir yerde yaşamak istemezdim. Geceler burada sakin ve sessiz oluyor. | Open Subtitles | أتعرفين, لا أعتقد أنه يمكننى أن أعيش فى مكان آخر ـ الليلة هادئة جدا هنا, والهدوء هنا |
Kuzeye doğru git, artık müttefikiz güçlerimizi birleştireceğiz, böylece barış ve sukunet sağlanacak. | Open Subtitles | سوف نذهب شمالآ للإنضمام لحلفائنا الجدد لتوحيد القوات لإحلال السلام والهدوء |
Ama huzur ve sessizliğe ihtiyacım var. Mezun olabilmek için yapacak çok işim var. | Open Subtitles | لكني أحتاج الامن والهدوء أصبح لدي الكثير لأعمله |
Peki, stresi avantajınıza dönüştürmek ve en çok önem verdiğinizde sakin ve kendinizde olmak için neler yapabilirsiniz? | TED | إذن ما الذي يمكنك القيام به لتحويل التوتر لصالحك والهدوء والتماسك عندما يتطلب الأمر ذلك؟ |
Başlarda kendini sersemlemiş hissedeceksin. Ondan sonra da kendini rahatlamış ve sakin hissedeceksin. | Open Subtitles | مبدئياً إن كنت تكتبي باليمين , فسوف نشعر بحس من السلامة العقلية , والهدوء |
Ve her zaman ki gibi, gayret ve sakinlik, düşmanın sinsi doğasına karşı en iyi silahınızdır. | Open Subtitles | وكالعادة فإن الاجتهاد والهدوء هى أفضل أسلحتكم ضد طبيعة العدو الغادرة |
Ben hastaların ne istediğini bilirim. Dinlenme sessizlik ve huzur. | Open Subtitles | أنا أعرف ما يحتاجه المرضى انهم يحتاجون للراحة والسلام والهدوء |
Evet, manzarası ve sessizliği hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أجل ، أحبّ المنظر والهدوء |
Huzur ve sessizlik ve temiz hava | Open Subtitles | حيث ينتظرنا السلام والهدوء والهواء في مكان ما |
Buraya huzur ve sessizlik için geldim ve birden Kaufman ve Hart oyunlarındaki bir karaktere dönüştüm. | Open Subtitles | لقد جأت هنا للسلام والهدوء فجأة أكون شخصية في مسرحية كوفمان وهارت والهاتف لا يتوقّف |
- Buralarda huzur ve sessizlik isteyen birinin ne yapması gerek? | Open Subtitles | ما الذي يفترض بالمرء فعله ليحظى ببعض السلام والهدوء هنا؟ |
Gündüzün sıcağında, ebeveynler sadece bir kaç dakikalık huzur ve sessizlik isterler, ama çocukların başka fikirleri var. | Open Subtitles | في اليوم الحار الوالدين يريدان دقائق معدودة من السلام والهدوء لكن الأطفال لديهم أفكارٌ أخرى |
Nihayet, nihayet biraz huzur ve sessizlik oldu. | Open Subtitles | و أخيراً ، أخيرًا حصلنا على بعض السلام والهدوء هنا. |
Sakin ve sessiz bir yerde olduğunuzu hayal etmenizi istiyorum. | Open Subtitles | أريد منكن تخيل مكان يبعث على الاسترخاء والهدوء |
Evet, ama biz kentin yeterince heyecan yaşadım sanırım , ve biz barış ve sessiz biraz hazırız, | Open Subtitles | نعم ولكن القلق ليس كما كنا في المدينة ونحن نتطلع لبعض السلام والهدوء |
Kuzeye doğru git, artık müttefikiz güçlerimizi birleştireceğiz, böylece barış ve sukunet sağlanacak. | Open Subtitles | سوف نذهب شمالآ للإنضمام لحلفائنا الجدد لتوحيد القوات لإحلال السلام والهدوء |
Ama huzur ve sessizliğe ihtiyacım var. Mezun olabilmek için yapacak çok işim var. | Open Subtitles | لكني أحتاج الامن والهدوء أصبح لدي الكثير لأعمله |
Tedbirli ve sakin olmalıyız, fakat terorist bir eylem yapılacağı istihbaratımızın olduğunuda kabul etmeliyiz. | Open Subtitles | نشدد على الحذر والهدوء لكن نعترف بأنه لدينا معلوماتٍ عن هجومٍ اَخر |
Hayatımızda bir parça huzur ve sakinlik iyi olurdu. | Open Subtitles | يُمكننا الإستفادة من بعض السلام والهدوء بحياتنا |
Belki de kitapları ve sessizliği seviyordur. | Open Subtitles | ربما تحب الكتب والهدوء |
Bilirsin, huzurun, Sessizliğin ve birbirimizin tadını çıkarırız. | Open Subtitles | تعلمين، التمتّع بالسّلام والهدوء مع بعضنا البعض |
sessiz ve kolay işleri severim. Benim için değişiklik oluyor. | Open Subtitles | أنا من النوع الذي يحب السهولة والهدوء تجعل التغير جميلا |