Evet, bugün insanlık tarihinde en muhteşem toprak mücadelesiyle yüzyüzeyiz: 9 trilyon insanı beslemek ve doğrulanabilirlikle ve adaletle ve doğrulukla yapmalıyız aynı zamanda gelecek nesiller için evrenimizi korumalıyız | TED | نحن اليوم أمام واحد من أكبر التحديات لدينا في كل تاريخ البشرية: الحاجة لإطعام 9 مليار شخص وذلك بشكل دائم ومنصف وعادل، وبنفس الوقت حماية كوكبنا لهذا الجيل والأجيال القادمة. |
aynı zamanda, çalıştığım nesneler gözlemlenmiş en güçlü zerre akımlarından bazılarını üretiyor. | TED | وبنفس الوقت ،فإن الاجسام التي ادرسها تنتج بعض من أكثر تيارات الجسيمات القوية التي تمت ملاحظتها من أي وقت مضى. |
Bizi gerçekliğe kavuşturur, ama aynı zamanda gerçeklikten kaçmamız için açık kapı bırakır. | TED | تستطيع ربطنا بالواقع وبنفس الوقت تسمح لنا بالهروب منه. |
Yani programlar Linuxta çalışır ve aynı anda... | Open Subtitles | بحيث أن البرامج تعمل مع لينكس وبنفس الوقت |
Bir şeyi Google'larken aynı anda hakkını verebilir misin yahu? | Open Subtitles | حسناً, كيف تقدرين شيئاً ما وبنفس الوقت تبحثين عنه؟ |
Neden aynı anda ameliyathane yöneticisini kızdırırken aynı zamanda Travma 1'in en iyi doktorlarından birini uzaklaştırarak düzeni bozayım ki? | Open Subtitles | لماذا قد أعطل غرفة العمليات الأولى بأخذ أفضل الأطباء وبنفس الوقت دون مراعاة, مدير غرفة العمليات |
aynı zamanda, bu problemleri azaltabilmek için çözümler hakkında düşünmede gerçekten daha yaratıcı olmamız gerek. | TED | وبنفس الوقت نتصرف بحنكة وذكاء لكي نجد الحلول لكي نخفف من المشاكل التي تنتج عنها |
- Bu yaptığımız çok yanlıştı. - aynı zamanda çok doğru. | Open Subtitles | ذلك كان خاطئاً جداً وبنفس الوقت جيداً جداً |
aynı zamanda, annesi, Wyren'de stoklama ile uğraşan ve çalan biyo mühendis olarak çalışan kimyasal ajan. | Open Subtitles | وبنفس الوقت امه تعمل في مصنع بيولوجي في بايرن قد سرقت وخزنت وكلاء ومتعهدون كيمياء |
Chi Soo ile çıkarken aynı zamanda Ba Ool ile de çıktım. | Open Subtitles | لقد كنت أواعد باول وبنفس الوقت أواعد تشي سو |
aynı zamanda da, bir şekilde kontrolü kazanmalıydık. | Open Subtitles | وبنفس الوقت أردنا السيطرة عليها بشتى الوسائل |
aynı zamanda kendinden emin olmak tembel olmak gibi bir şeydir. | Open Subtitles | وبنفس الوقت لكونكِ متأكدة هو نوعًا ما... طريقة جديدة لكونكِ كسولة. |
Ben aynı zamanda gama ışın ışık verilerini ve görülebilir ışık verisini bu gama ışını damlalarını yerini daha iyi belirlemek için, günden güne ve yıldan yıla karşılaştırıyorum. | TED | وبنفس الوقت قمت بمقارنة الإختلافات بين بيانات ضوء أشعة جاما وبيانات الضوء المرئي من يوم لاخر ومن سنه لأخرى، لتوطين سوائل أشعة جاما بشكل أفضل. |
aynı zamanda, evi sizin gibi bir kalabalığın istilasından korumak için kapıcılık yapacağım. | Open Subtitles | وبنفس الوقت ..سأكون أنا البوّاب ...الذي يحمي البيت من الغزو من حشد متلون أمثالكم |
Bu teknolojiyi kullarak, sadece hayatlarında ne olup bittiğini öğrenmekle kalmayıp, aynı anda kalp ritmlerini, stres seviyelerini, ruh hallerini ya da ağrıları olup olmadığını gözlemleyebiliyorum. | TED | واستخدام هذه التقنية، أستطيع ليس فقط معرفة ماذا يدور في حياتهما ولكن أيضاً وبنفس الوقت مراقبة معدل ضربات القلب ومستوى التوتر لديهما، ومزاجهما وإن كانا يعانيا من الألم. |
Daima ve istikrarlı bir şekilde hayır diyerek aşağılık bir herif, itaatkâr ve acınacak hâle gelen bir süprüntüye dönüşürken siz de aynı anda kendinizi güçlendirirsiniz. | Open Subtitles | بقولك "لا" فأنتي تعززين من نفسك دائماً وبإستمرار وبنفس الوقت ترفضين أي أحمق وتضعينه بخانة الرجال المرفوضين المتذللون |
aynı anda olur mu hiç? | Open Subtitles | وبنفس الوقت ؟ هل يقولونها سويا ؟ |